DARBE KARŞITLIĞININ GELİŞİMİ VE BOĞAZ KÖPRÜSÜ

Erol ERDOĞAN 21 Tem 2016

Erol ERDOĞAN
Tüm Yazıları
1960 sonrasında 15'ten fazla darbe, darbe girişimi ve muhtıra yaşadık. 1960 darbesinde Cumhurbaşkanı ve bakanlar tutuklandı, 235 general ve 3 bin 500 civarında subay emekliye sevk edildi, 147 öğretim üyesi görevden alındı ve bazı üniversiteler kapatıldı,

1960 sonrasında 15’ten fazla darbe, darbe girişimi ve muhtıra yaşadık. 1960 darbesinde Cumhurbaşkanı ve bakanlar tutuklandı, 235 general ve 3 bin 500 civarında subay emekliye sevk edildi, 147 öğretim üyesi görevden alındı ve bazı üniversiteler kapatıldı, 520 hâkim ve yargıç darbeciler tarafından görevden uzaklaştırıldı. Başbakan Menderes ve arkadaşları idam edildi. 27 Mayıs 1960 darbesine siyaset, millet ve medya direnmedi. Hatta alkışlayanlar oldu. Sadece Menderes’in idam edilmemesi için değişik ülkelerden çağrılar geldi.

1980 darbesinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkenceden öldü. Maalesef 12 Eylül darbesine de karşı konulamadı. Öyle ki, darbecilerin siyaset yasağı koyduğu Demirel, Erbakan, Türkeş ve Ecevit’in yasakları ancak 7 yıl sonra referandumla yüzde 51 gibi düşük bir oyla kaldırılabildi. Oysa cuntanın anayasası, yüzde 91 gibi yüksek oyla kabul edildi.

Darbe karşıtı siyasi ve sivil direniş örneklerine ciddi anlamda ilk olarak 28 Şubat sürecinde rastladık.  Erbakan başta olmak üzere RP kanadı, fire vermeden darbeye direndi. Diğer siyasi partilerden, medya ve STK’lardan da darbeye direnenler oldu. 28 Şubat sürecinde, doğrudan baskılara maruz kalan liseliler, üniversiteliler ve sivil halkın da çoğu darbeye ayak diredi. Darbe önlenememiş olsa bile, darbe karşıtlığının sosyolojik ve siyasi olarak ilk tohumları 28 Şubat’ta boy verdi. 2000’li yıllara ulaştığımızda, 28 Şubat’ın etkisiyle, toplumun her kesiminde darbe karşıtlığı yaygınlaştı. Darbelerde dış mihrak etkisinin artık iyice su yüzüne çıkması, özel TV’lerin artması, darbecilerin doğrudan halka silah çevirmiş olması, darbenin ciddi bir ekonomik krize dönüşmesi ve darbelere karşı durmanın mümkün olduğunun anlaşılmasını darbe karşıtlığını besleyen faktörler olarak sayabiliriz.

Darbe karşıtlığının fonksiyonel biçimde arttığı tarih ise 27 Nisan 2007’dir. O gece, zehir zemberek bir muhtıra yayınlandı. Muhtıra amacına ulaşırsa muhtemelen darbeye dönüşecekti. Muhtıranın sabahında AK Parti büyük bir cesaretle muhtırayı reddetti. Toplumun çoğunluğu bu reddedişi sahiplendi. Sonrasında 7 Şubat 2012 tarihli MİT Krizi, 28 Mayıs-30 Ağustos 2013 tarihleri arasında gerçekleşen Gezi protestoları, 17-25 Aralık darbe denemelerinde darbe karşıtlığı ciddi oranlarda artarak sosyal ve kültürel formlara dönüşmeye başladı.

Darbe karşıtlığının zirvesini 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadık. Millet büyük bir aşkla devlete, hükümete, Cumhurbaşkanına ve sokaklara sahip çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım süreci doğru yönetti. Medya ve siyasi partiler gecikmeden darbe karşısında yer aldılar. Millet artık darbenin düşman olduğunu biliyordu. Zaten darbeciler de düşman gibi saldırıyordu.

Boğaz Köprüsüne darbe karşıtlığı anıtı

Boris Yeltsin, tankın üstüne çıkarak darbeyi önlediği için kahraman ilan edilmişti. 15-16 Temmuz gecesi Türkiye'de yüzlerce insan tankların üstüne çıktı ve darbeyi sokaklara gömdü. Darbeye direnişin sembol mekânlarından biri Boğaz Köprüsüdür. Köprüde terk edilen tanklardan biri 'Darbeye Lanet Sembolü' olarak köprüde anıtlaştırılarak kitabesine şehitlerin adı yazılmalıdır. Köprüden her geçişte darbeye lanet okumalıyız.