BELALI ''İMDATÇILAR''

Refik ERDURAN 25 Tem 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Farsça bir sözcük olan Yaver yardımcı demektir. İkinci bir sözlük anlamı diye "imdatçı" gösteriliyor. Yani hizmetinde bulunduğu amirin başı sıkışınca imdadına koşup onu kurtaracak.

Farsça bir sözcük olan Yaver yardımcı demektir. İkinci bir sözlük anlamı diye “imdatçı” gösteriliyor. Yani hizmetinde bulunduğu amirin başı sıkışınca imdadına koşup onu kurtaracak. Sözcük yalnız kişiler için değil, soyut güçler için de kullanılıyor. Örneğin “Şansı yaver gitti, hızla yükseldi” deriz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde söz konusu görevi üstlenmiş kişilere Emir Subayı adı da verilir. Neden Emir Subayı? Çünkü o kişinin en önemli görevlerinden biri komutanın emirlerini muhataplarına duyurmaktır. Haince kullanılırsa ağır sonuçlara yol açabilecek bir yetkidir. Diyelim komutan bir birliğin karşısında ve yoğun düşman ateşine açık bulunan tepenin muhtemel zayiata değmeyeceğini görerek “Çekil” emri vermiş. Emir subayı bunu muhataplara “Saldır” diye duyurursa hem kötü bir yenilgiye yol açılmış, hem de çok kişinin canı çöpe atılmış olur.

Ben Kore Savaşı sırasında tugay komutanımız generalin tercümanıydım. Zaman zaman emir subayı gibi davranmam da gerekiyordu. Falsolarını düzeltmek zorunda kaldığım bile oluyordu. Örneğin Avustralya birliğinin yemek davetinde konuşma yapmak için ayağa kalkıp şöyle laflar etmişti: “Şimdi dostuz ama vaktiyle sizin ülkemize saldırınız yüzünden düşmandık. Birliklerinizi denize döktük. Bir daha saldırırsanız yine dökeriz.  Renkten renge girerek bunu şöyle çevirmiştim: “Bir zamanlar topraklarımızda birliklerinizi durdurmamız gerekti. Zafer kazandık diye sevindik. Ama artık dostuz. Umarım bir daha öyle sevinç yaşamak zorunda kalmayız.”

Bağlı olduğumuz Amerikan tümeninin komutanı esir aldığımız Çinli askerlerin sorgulanmasıyla elde edilen istihbaratın  çok işe yaradığını söylemişti. Bunu ima yollu talimat sayan bizim general yerli yersiz saldırılarla esir alınmasını emredip duruyordu. Cephe nöbeti tuttuğum günlerde kaç kere boş yere şehit olmuş köylülerimizin kollarının bacaklarının toplanıp hendek gerisine yığılışını seyretmiştim.  Diyeceğim, yaver görevi yaparken amirinin girdisini çıktısını en yakından izleyen kişinin ona hayran kalması çoğu zaman zor, “Ben bunun mu hizmetindeyim?” diye tedirginlik duyması kolaydır. Olayı yaşamış olduğum için biliyor, şimdi darbe soruşturmalarındaki hain yaverlik sanığı bolluğunu gördükçe hiç şaşmıyorum. Darbe öncesi masumiyet günlerinde basınımızın sıkça kullanmış olduğu bir fotoğraf var. Güvenlik Konseyi toplantısı sürerken masa başında Cumhurbaşkanı, sağında Başbakan, arkasındaki duvara asılı resimde Atatürk görülüyor. Üçgenin ortasında da yaldızlı, sırmalı, yaman bakışlı bir yaver. Dün o resmi yine gördüm bir gazete sayfasında: Yaver buharlaşmış. Hainliği açığa çıkmış da ondan!

Güvenlik sözcüğü gerçekten önemli. Onu kurul adlarında ve lafta bırakmayıp uygulamalarda da tam değerini vermek şart. Haddim olmayarak benden bir dede öğüdü: Yurt yönetiminin en üst kademelerinde görev yapacak insanlarımızın emanet edileceği kişiler atanırken çok çok çok titiz davranılmalı. Yoksa ulusun şansının her zaman 15 Temmuz gecesindeki kadar yaver gideceğine güvenemeyiz.