Geçtiğimiz 'Ramazan Bayramı' öncesi bir süre şehir dışına çıkmıştım. Memleket ve civarında yakın bir kaç kasabayı daha ziyaret ettim.
Geçtiğimiz 'Ramazan Bayramı' öncesi bir süre şehir dışına çıkmıştım. Memleket ve civarında yakın bir kaç kasabayı daha ziyaret ettim. Arkadaş ve dostlarla sohbet ettik. Bir Cuma günü köyden kasabaya gitmiştim. O esnada karşılaştığım, daha doğrusu 'yolumu kesen bir emmi' epey yordu beni. Karayollarından emekli bir 'emmi' idi o. Sonra, "Gel hele evlat, seni yakaladım, nerelerdesin sen, acık hasbihal edek!" dedi.
Bizim oralardandı. Emekli olduktan sonra onu bir kere görmüştüm. On yıl geçmiştir üzerinden. O yüzden, sohbet girişinde güncel halinden, ne yapıp, ettiğinden bahsetti. Torun, torbadan biraz da... Emeklilikten sonra da onunla sohbet ettiğimiz kasabaya yakın bir köyde çiftçilikle, bağ bahçe işleriyle öylesine uğraştığını, bir iki hayvanda beslediğini sözlerine ekledi...
Akabinde oradan, buradan ortak tanıdıkları sordu. İstanbul yaşamına dair bazı sorulardan sonra memleket meselelerine geldi sıra... Gidişata... İki saate yakın konuştuk. Bana ilginç gelen tespitlerinden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama ne tespitler ha! Ortadan konuştu adam. O yüzden bu satırlara konu oldu. İşte, o emmiden güncel bazı tespitler, eleştiriler, fikirler;
- "Sen buraların evladısın bilirsin, bazı zamanlar bazı traktörlerde Rektefe (rektifiye) yapılır oğlum. Yapılmazsa o traktörün ömrü iyice kısalır, tarlada takımda kalır. Saplanır. Aynısı gibi siyasette de bu rektefenin vakti çoktan gelmiş, geçiyor. Siyaset dünyasına da bu gün bakıyorum da bu 'rektefe' yapılmadan yola devam edip gitmeyi arzulayanlar var. Bak gör, Allah bilir ya aynı tarlada kalan o traktör gibi, öyle düşünenler de sıkıntı yaşayacaklar, acil makas değiştirmezlerse!. Sağ tekerde de, sol tekerde de hava kaçağı var. Birinde az, birinde çok. Çok göze görünende çok, az görünende az. Azdan az, çoktan çok! Hepsinde var. Genel konuşuyorum. Zor işler, ben bazen horantama söz geçiremiyorum. Siyaset ve yönetmek kolay işler değil. Lakin sorun varsa görmek, çözmek gerekiyor. Siyaset meydanında ana motor bünyesinde arızalı parçalarla dolaşmak hayra alamet değil evlat. O arızalı parçaların çıkardığı seslerden dolayı ahaliden artık kulak tıkayanlar var. Tırmalıyor da. O sesler motorun içindeki bir kısımdan geliyor, bizler gün gibi görüyor biliyoruz. 'Rektefe' de ana motorun iç parçalarına yapılır zati. O kadar ki ahali, 'Bre bunlara niye kimse ses çıkarmıyor, gerekeni yapmıyor, niye hala yerlerinde duruyor o adamlar' diye bas bas bağırıyor! Duyan yok. İşler yukarıdan görüldüğü gibi değil, kim ne derse desin, bugün o 'rektefe' yapılmadan siyaset yolunda devam etmek, kim için olursa olsun riskli evladım. Görünen o ki, sağda da şaft kaymış, solda da. Siyaset mekanizması içindeki önemli parça ve figürlerin bazılarından bahsediyorum. Şunu da deyim; o bozuk parçalara sahip çıkanların veya onlara göz yumanların dediklerini de artık kimse 'tınlamıyor' bunu da bilesin evladım. Kalpler bu tür bazı konularda ikna edilmiş ve mutmain değil, hepimizin azıcık bir aklı ve sağ duyusu var değil mi? Sonra bilmiyorlar mı; onlara sahip çıkmak, yetersiz insanlara siyaset dünyasında yer verip bu tür işleri yol haline getirmek, sahiplenmek sahip çıkanı da eksiye götürür. Batırır. Siyasetçi bu işleri bilmez mi. Sen ne düşünürsün bilmem ama bence bu kadarı artık hayra alamet işlerden değil"
'Rektefe' nedir, hemen araya girip açıklayayım. Çoğunuzun muhtemelen ilk kez duyacağı bir sözcük. Ben biraz aşinayım bu sözcüğe. Bilirim. Çukurova yöresinde eskiden daha yaygın kullanılırdı. Şimdilerde o kadar değil. Hatta bizim tarlada takımda kullandığımız bir traktörümüz vardı, epeyce eskimişti, bir defa büyük bir şehre götürüp onu 'rektefe' ettirmiştik. Ama değmişti. Motor da biz de rahatlamıştık haliyle. Halk dilinde 'rekdeve' de denir. O işi de küçük kasabalardaki tamirciler beceremez. Biraz maliyetli de bir iştir. Ama değer...
O rektefe sonrası belirttiğim gibi bizim traktör daha sağlıklı bir hale gelmiş, güç kaybı da giderilmişti. Bu işlemde ana motor şeklen kalır ama içeriği neredeyse komple değişir. 'Arızalı' ve 'güç kaybına' sebep olan parçalar değişir. Yoksa komple 'ana motor' yenilenmez. Zaten o zaman adı 'rektefe' olmaz. Bunun adına arızalı kısımlara müdahale ederek yenilemek diyelim. Başka bir takım motorlu araçlara da yapılır bu işlem. O yüzden daha çok teknik bir sözcüktür. Fransızca kökenlidir. 'Doğrultmak', 'düzeltmek' anlamına gelir.
Emminin tespitlerine devam...
- "Birde bu tarıma yönelme ve bazı ürünlere destek işine sevindik. Bakıp, sağda solda gezip gördün değil mi? Tarlaları ot basmış. Yarısına yakını boş, sürülmüyor. İcara (kiraya) alanlar da azaldı. Zarar ediyorlar, niye alsınlar ki? Şu yamaç köylerde ve ardındaki dağ evlerinde, obalarında evlerin yarısına yakını boş. Bağ, bahçeleri de 'bük, çalı çırpı' içinde, virane halde. Gençler buralarda ekmek göremediği, bu işlerde para da kalmadığı ve zahmetli buldukları için, çekip sizin oralara diğer büyük şehirlere kaçtılar. Bu da buralarda tarım kültüründen, çiftçilikten kopuşu getirdi evlat. Bu süreç başladı son yıllarda. Yani bu işi yapacak benim gibi tek tük yaşlı adamlar kaldı. Bir süre daha böyle geçerse tarım yapacak kişi kalmayacak civarda. Çocukları getiremiyoruz buralara. Pandemi olunca birkaç aile göçtü, geldi. Onlarda geçici bana kalırsa, giderler ortalık düzelirse. Can kaygısından geldiler herhalde. İşte onu diyeceğim, genç nesil yok ki, kime ne gösterip, öğretip, aktaracağız bu haldeyken? Ne yapıp edip, gençlere bu işi öğretmek lazım. Yaşlılar da yarın giderse, o kültürü kim aktaracak çiftçilik yapacak olanlara. O destek ile yok olmak üzere olan 'tarım, çiftçilik kültürü' kuyruğundan da olsa yakalandı tekrar. Son yıllarda Çukurova'da yapılan tarım fazla aktif değildi. Haliyle umutlandım ben de diğer bu işleri yapan az sayıdaki çiftçide. Her alana yayılmalı tarım üretimi, eskisi gibi. Sonra, belirli ürünlerde değil tüm ürünlerde çiftçilere destek çıkmalı artık. Yoksa gene olmaz bu iş ve bir daha yakalayacak kuyrukta kalmaz kısa bir süre sonra! Sonra başka 'kuyruklar' gündeme gelir! Gençler de kesinlikle teşvik edilmeli. Bu alan kazançlı bir meslek alanı olmalı, cazibesi olmalı. Bizde tarımı bilen adam kalmazsa ne yiyeceğiz, ne edeceğiz yarın bir gün? Bak, tamirci çırağı kalmadı etrafta evlat, dükkanları tek tek kapanıyor. El becerileriyle yapılan bazı işlerde eskisi gibi 'kalfa', 'çırak da bulamıyor esnaflar. Gençler soğudu o işlerden. Yazık değil mi?"
- "Evlat, şu an bende sende, herkes eve ekmek götürme derdindeyiz. İnşaatlar, binalar büyük paralı işler şimdilik yapılmasa, biraz düzlüğe çıkana kadar ertelenirse ne iyi olur, yapılmakta olanlar hariç. Neden biliyor musun, evde horantanın yiyeceği aş, ekmek ertelenmiyor, ertelenmez evladım. Milletin aşına, ekmeğine katkı yapmak akıllıca olur bu krizde, bu dönemde"
Yarın, yine devam edecek, emmi ile olan diyaloğumuz... Görüşmek üzere....