Yeşiller ilk siyaset arenasına çıktıkları yıllarda "alışılmamış" bir siyasi hareket olarak pek sevilmezlerdi.
Toplum içinde çevre konusunda hassas bir kesim ve insan hakları ya da azınlıklar gibi konulara özen gösterenlerden oluşan bir azınlığın partisi oldular. Hatta “sol” bir parti olarak da tanımlandılar. İlk yıllarda mecliste temsil edilebilmeleri bile büyük başarı sayılmaktaydı.
Az sayıda milletvekili ile girebildikleri meclislerde aslında büyük işler başardılar. Özellikle doğanın korunması ve günümüzde artık günlük yaşamın bir parçası haline gelen çevre bilincinin tüm yaşam alanlarında oldukça önemli bir hale gelmesini sağladılar. Bu açıdan aslında insanlığın geleceği açısından da oldukça önemli bir misyon yüklendiler ve belli oranda başarılı oldular.
Demokrasi alanında, kadınların siyasi yaşamda hak etikleri şekilde temsili konusunda ve göçmen hakları gibi hassas alanlarda bu konuların temsilini başarıyla üstlendiler ve birçok toplumsal tartışmaya öncülük ettiler.
Elbette hataları da oldu. Ancak sonuç olarak Yeşiller siyasi yaşamımız için bir kazanım oldular.
İlk yıllardaki imajları zamanla değişti. Özellikle ilk olarak kuruldukları ülke olan Almanya’da ilk başta sosyal demokratların (SPD) ardından da günümüzde Hristiyan demokratların (CDU) küçük koalisyon ortağı olarak hükümet sorumluluğu da üstlenmelerine alışıldı. İlk olarak Almanya’nın Hessen Eyaleti’nde liderleri Joschka Fischer öncülüğünde SPD ile ilk koalisyon hükümetini kurduklarında bu olay büyük bir sansasyon olmuştu. Ardından Gerhard Schröder ile federal düzeyde bir koalisyon hükümeti de kuran Yeşiller kendilerini seçmen nezdinde her alanda kanıtlamış oldular.
Almanya özelinde Almanya’nın iki önemli eyaletinde CDU ile oluşturdukları koalisyon hükümetleri şu anda Almanya’nın en başarılı eyalet hükümetleri sayılmakta. Baden Württemberg eyaletinde başbakan bir yeşil politikacı olan Winfried Kretschmann 2011 yılından beri bu görevini sürdürmekte. Hessen eyaletinde ise başbakan yardımcısı olan yeşil politikacı Tarek Al-Wazir eyaletin en sevilen ve en popüler politikacısı olarak görülmekte.
Daha düne kadar bazen yüzde beş barajını aşmakta zorlanan Yeşiller şu anda Almanya’da federal düzeyde kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 24 civarında oy oranına sahipler. CDU ve CSU’nun da federal düzeyde CDU/CSU olarak yüzde 28 civarında oy oranı olduğunu göz önünde tutacak olursak bugün seçim olsa Yeşiller iktidarda olurdu.
Merkez partilerinin başarısız politikalarının ve özellikle sosyal demokrat partilerin vizyonsuz ve karizmatik olmayan başkanlarının beceriksizliği seçmende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Geçmişte Hristiyan demokratları ve sosyal demokratları seçen bir kısım seçmen artık aşırı sağ partilere yönelirken bir diğer kısım seçmen de Yeşiller’i seçmekte. Özellikle geçmişte CDU, CSU ya da SPD gibi partileri seçen ve demokrasiye sahip çıkmaya değer veren seçmenler için günümüzde Yeşiller bir alternatif olmayı başardılar. Çünkü artık klasik yeşil politikaların dışında da tüm alanlarda tutarlı öneriler sunabilmekteler. Örneğin ekonomi alanında başarıyla sorumluluk taşıyabildiklerini kanıtladılar. Avrupa’nın güvenliği söz konusu olduğunda eskiden olduğu gibi saçmalamıyorlar ve yapıcı öneriler sunmaktalar.
Almanya’daki federal seçimler bu açıdan Yeşiller için iyi bir ders oldu. Almanya’da politika yapmayı “Türkiye’ye yönelik olarak” 24 saat “saçmalamak” sanan o zamanki Yeşiller eş başkanı Cem Özdemir yüzünden yüzde 8’lerde kalan Yeşiller, bu saçmalığa son verince konumları değişti. Alman seçmen günde 24 saat Türkiye hakkında atıp tutan bir parti değil Almanya’daki sorunlarına çözüm arayan ve öneren bir parti istiyordu. Baden Württemberg ya da Hessen eyaletlerinde Yeşiller bu konuda kendilerini kanıtlarken federal düzeyde “saçmalayan” bir görünüme sahipti. Bunun farkına varan Yeşiller ilk olarak Cem Özdemir gibi “saçmalayanların” neden olduğu imajı onları seçmeyerek düzeltme yolunu seçti. Ve başardı.
Almanya’da Yeşiller’in yeni yönetimi Almanya ve Avrupa için sokaktaki vatandaşın sorunlarına çare arayarak politika yaptığından şu anda yüzde 24 oy oranına sahip. Bu oran daha da artarsa şaşırmamalıyız. Yüzde 14 oy oranına sahip SPD her türlü umut olma misyonundan çok uzaklarda. Angela Merkel’in artık olmayacağı bir CDU yeni başkanı ile ne derece başarılı olacak göreceğiz.
Yeşiller, merkez partilerinin boşluğu için alternatif olurken diğer yandan da aşırı sağcılara karşı bir duvar olabilmekteler. 2019 yılının mayıs ayında Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Almanya’da birinci parti olurlarsa kimse şaşırmamalı. Yarının federal hükümetinin koalisyon ortağı olmaları da artık beklenmekte.
Alman Yeşiller’inin bu başarı öyküsü Avrupa genelinde örnek olacağa benziyor. Göreceğiz. Gerçek şu ki bizler artık Yeşiller’i en az SPD’yi ciddiye aldığımız kadar önemsemeliyiz. SPD’nin her gün daha fazla boşalttığı alanlarda muhataplarımız olacaklar.