Arsa bakan emekli teyzeler gibi bakınıyorum çoğu zaman etrafıma. Hani soran olsa 'ablaaa nereyi arıyorsun tarif edelim' diye. Bir nefeslik yer arıyorum diyeceğim. Soran yok!
İstanbul nefes alınacak gibi değil. Ama sanmayın ki ormanı parkı yeşillik alanı yok. Var olmasına var da yetersiz. Şehrin merkezi denebilecek yerlerde yeşil alan salatanın içine atılmış zeytin taneleri misali diyebilirim.
Büyükşehirlerde yaşlı insan olmak zor misal. Bir ağaç altı yeşillik yer
ararsanız en iyi ihtimal karşınıza çocuk parkları çıkar. Onların da pek çoğu
çocuklara refakat eden büyükleri için az sayıda düşünülmüş banklarla
çevrilidir. Şöyle romatizma ağrılarına iyi gelir diye güneşleneyim isteyen
büyüklerimiz bir zahmet hafta sonunu bekleyecekler. Bekleyecekler ki çocukları
alıp onları ormanlık alanlara götürsün. Belediyenin son yıllarda kent ormanı
olarak düzenlediği yerleri küçümsemek değil niyetim. Hatta çok da faydalı bir
hizmet olarak görüyorum. Fazlası olsa daha da iyi olacak belli ki.
İstanbul’a dışarıdan gelenler de tanık olmuşlardır muhakkak. Kent ormanları
olsun millet bahçeleri olsun hafta sonları oldukça doluyor. Bir ihtiyaç olduğu
besbelli. Fakat ne yazık ki çoluğu çocuğunun refakati dışında yeşil alana
ulaşımı mümkün olmayanlar ve engelli vatandaşlar düşünüldüğünde mahalleler
ölçeğinde yeni birtakım yerler planlanması gerek. Malum ekonomik durum ortada.
İnsanlar nefes alabilecekleri alanlara yanlarında evden taşıdıkları sandviçleri
ile gidiyor artık. Siz de tanık olmuşsunuzdur.
Yakın zamanda yaşadığım yerde bir etkinlik alanında ünlü bir kahve
markasının sandalyelerine oturmuş evden getirdiği termosun içine koyduğu çayı
yudumlayan aile benim gördüğüm ne ilk ne de son örnek ne yazık ki. Kafelerde 20
lira olan bir bardak çay vatandaşın cebini zorluyor. Kahve de keza öyle. Kaldı
ki emekli insanlar bu durumda kısıtlı bütçeleriyle ne yapsınlar.
Şehrin içinde başka nasıl yeşil alanlar yaratılabilir belediyelerin buna
daha çok eğilmesi gerek kanımca. Böyle nüfusun yoğun olduğu bir şehirde
insanlar evlerine hapsolmamalı. Çocuklar, yaşlılar ve engelliler özellikle.
Bazı semtlerin bina yoğunluğu düşülünce yeşil alanların, parkların varlığı
daha bir önem arz ediyor.
İstanbul özelinde durum böyleyken diğer şehirler nasıldır hepsini bilmem
mümkün değil. Gezebildiğim yerlerde ise sürekli olarak dikkatimi çeken
konulardan biridir bu. O sebeple diyorum işte arsa bakan vatandaş gibi bakar
dururum etrafıma diye. İyi de hani bu mahallelinin nefes alacağı yer derim.
Kentler insanları hapsetmemeli. Bir dar sokak ya da zamanında belki iç
içe yapılmış yüksek katlı apartmanlardan oluşan bir semtin sokakları mutlaka
yeşilliğe açılmalı. Hayalim daha geniş park alanları, yürüyüş parkurları...
Gerekirse altına sığınılacak gölgesi ise serinletecek koca koca
ağaçlar...
Son yerel seçimlerde partilerin vaatlerine bakınca binaların yenilenmesi ve
güçlenmesi konusu birinci gündem maddesiydi. O halde bu değişim dönüşüm işinin
merkezine yenilenecek alanların daha çok yeşille çevrelenmesi eklenebilirse
şahane olur. Bu değişimi vatandaş olarak beklemek hakkımız ve tabii hem
yapılanı hem eksik bırakılanı yazmak görevimiz.