“Atatürk deyince aklınıza ne geliyorsa yazın bakalım çocuklar”.

Bu cümleyi okul hayatımız boyunca kim bilir kaç kez duyduk. Kimileri okul defterlerini saklar. Keşke ben de öyle yapsaydım. Neler yazdım bilmek isterdim doğrusu. Özellikle ilkokul seviyesindeki bir çocuğun Atatürk'e bakışı O'nun için hissettikleri oldukça masum ve içten olsa gerek. Kendi hislerimin kağıda dökülmüş halini merakla okurdum doğrusu. 

Atatürk bu ülkeye bağlı her vatandaşı için eşsiz bir lider. Bir asker, bir devlet adamı, çağının çok ötesinde bir şahsiyet. Bir evlat tabii önce. Üstelik yetim. Belki de bu sebeple çocuklara olan ilgi ve hassasiyeti başka. Evlat edindiği rahmetli Ülkü hanımı bilsek de aslında cumhuriyetten önce ve sonra olmak üzere evlat edindiği diğer çocuklarını pek azımız bilir. Bazılarını tarih sahnesinde yaptıkları önemli işler ön plana çıkarmıştır. Sabiha Gökçen mesela. Türkiye’nin ilk kadın askeri pilotu. Afet İnan sosyolog, tarihçi ve akademisyen. İhsan, Ömer, Afife, Abdürrahim, Zehra, Rukiye, Nebile ve Mustafa ise diğerleri. Fotoğraflarında sıkça el ele gördüğümüz Ülkü hanımı çok şanslı bir insan olarak düşünürdüm çocukken. O’nunla zaman geçirebilmiş olmasına öykünürken kaybının neler hissettirdiğini ise düşünemezdim. Ülkü hanımın anlattıklarını okumak ya da dinlemek sanki O’nu daha yakından tanımak gibi gelirdi her zaman. Dikkat kesilir sanki kimsenin fark edemeyeceği bir detayı yakalayacakmış gibi izlerdim. 

Aramızdan ayrılışının 86. yıl dönümünde aklıma çocukluk yıllarımdaki düşüncelerim geldi. Nasıl bir hüzünle daha dün kaybetmiş gibi anardık O’nu. Kim öğretti bize bu şekilde hissetmeyi? Kaldı ki his öğretilebilir mi zaten? Çocukken edindiğimiz bir duygu hali kim bilir. Aileden getirdiğimiz sevgi ve saygı duygularıyla okulda öğrendiğimiz tarihi bilgilerin bizde bıraktığı bir his toplamı olabilir ancak. Yıllar içinde kurtuluş ve kuruluş tarihimizle ilgili okuduğumuz pek çok eserin bıraktığı duyguysa her seferinde hayranlıktır. İleri görüşlü, çağının çok ötesinde bir akıl, bir askeri deha... Ne yazık erken bir veda. Kısacık ömrüne sığdırmaya çalıştığı devrimleriyle yepyeni bir ülkeyi bırakıp ebediyete intikal eden Atatürk’ü bugün çocuk gözümden anlatmak istedim. 

Son zamanlarda ülkemizde çocuklar ile ilgili meydana gelen kötülükleri düşününce bir kez daha O’nun neden çocuklara bu kadar önem verdiğini anladım. Bu önemi sanki bize defalarca anlatmak ister gibi yetiştirdiği evlatların eğitimine gösterdiği ilgi ve yaşamı boyunca onlara verdiği destek bunun kanıtı. 

“Küçük hanımlar küçük beyler sizler hepiniz geleceğin bir gülü yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizlersiniz” diye seslendiği çocuklara 23 Nisan Ulusal Egemenlik gününü aynı zamanda bir çocuk bayramı olarak hediye eden Atatürk eşsiz bir liderdir.

İşaret ettiği üzere Cumhuriyeti sürdürmek görevine sımsıkı sarılmak gerektiğini bir kez daha hatırladığımız günlerden geçerken O’nun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor minnet ve rahmetle anıyorum.