Hayatı, tatili olmayan bir mesai ciddiyetiyle yaşayan ve sorumlulukları uğruna gözünü kırpmadan her türlü zevkten vazgeçen insanlar vardır.
Hayatı, tatili olmayan bir mesai ciddiyetiyle yaşayan ve sorumlulukları uğruna gözünü kırpmadan her türlü zevkten vazgeçen insanlar vardır. Bazıları ise, sorumluluklarını, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet adına verdiği mücadeleyi ve karşılaştığı bütün meşakkatleri zevk edinmiştir. Şikâyet kelimesi bulunmaz lügatlarında. Ne yerinir, ne sevinirler. Sadece neyi yapmak için yaratıldıklarına inanmışlarsa onu bir ibadet hazzında yerine getirirler.
Bu güzide insanlar bir sınıfa girip de resmî olarak bir gün dahi hocalık yapmamışlardır. Ama hayatlarına baktığımızda ömürlerini hep öğretmeye kendilerinde olan ne varsa onu insan kardeşleriyle paylaşmaya adamışlardır. Resmî görevin sınırlarından öte mesai sınırlaması olmayan sivil bir öğretmenliktir bu. Almaya değil daima vermeye adanmış bu muallimler ordusu, karşılık beklemeden sivil kürsülerde ışıklarını yayarlar. Ek ders talebinde bulunmadan, bu ülkenin çocukları aydınlık yarınlara uyansın diye ek dertler yüklenir, uykularını böler, geceler gündüzler boyu çabalar dururlar.
YEDİ İKLİM VE USTA CİDDİYETİ
Hayatı böylesine ciddiye alan, inandığı şekilde yaşayan kaç insan tanıdım diye düşündüğümde Ali Haydar Haksal’ın ismi hemen aklıma gelenlerden biri olur. Hayat, ruhumuzun önünde yürüyen soylu ruhları keşfetme ve onları kendi çağımızın kulvarlarında takip etme yarışı değil mi aslında… Ezel tanışıklıklarının izini sürmeye çalışıyoruz, farkında olsak da olmasak da...
Ali Haydar Haksal, gençliğe hangi kaynaktan beslenmelerini, hangi ocakta ısınmalarını, hangi sevdalarla kavrulmaları gerektiği anlattı her cümlesiyle. Kendi kuşağına düşen yön göstericilik vazifesini bihakkın yerine getirdi. Tamamen hesapsız, samimi bir gayretle yaptı bunu. İnandıklarına adanacak bir yüreği, savunacak cesareti ve asla pes etmeyecek bir azmi taşıdı yüreğinde. Kültürel kuraklığın zirveye ulaştığı dönemde Yedi İklim okulunu hep açık tuttu.
Çağının tanığı olmanın büyük sorumluluğunu üzerinde taşıdı. Bugün eli kalem tutan yüzlerce genç yazar, eğitimini bu okulda tamamlayıp edebiyat dünyasına atıldı. Sonrasında selamı sabahı kesenler de vefasız çıkanlar da oldu bu okuldan. Ama o, derviş gönlüyle affetmesini bildi. Kutlu istikbal rüyaları adına, onlardan ilgisini hiç eksik etmedi. Şairin ifadesiyle; bağı dehrin hem hazanın hem baharın görmüş bir ustadır o.
KIYMETLİ OLAN İÇİN DİRENİŞ
“Şerefülmekan bil mekin” sözünün fehvasınca yaşadığı semte değer katan insanlar vardır. Bu manada Üsküdar en bahtiyar semtlerden biridir. Yedi İklim Kütüphanesi ve dergisi vesileyle seçkin isimler Üsküdar’ı buluşma noktası haline getirmiştir. Modern insanın en büyük kaybı, sohbet halkasından çıkmak durumunda kalmış olmasıdır. Bu sebeple halkayı koruyan ve geniş tutan Haksal, modernizme de dostlarının sayısını artırarak direnmektedir.
Büyük kültür adamı Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver’in "Bir insân yüzde yirmi okumakla, yüzde seksen sohbetle yetişir." sözü Yedi İklimde hakikatini bulmuştur.
İKİ FOTOGRAF
Haksal’la ilgili zihnimde asla unutamayacağım şekilde duran iki fotoğraf vardır: Birisi hastanenin soğuk bir odasında, hastalığının en ileri derecesinde, gelecekte yazacağı kitapların hayalini kuran ve bu sımsıcak hayalle bütün hastalıklara meydan okuyan bir adam. Diğer fotoğrafta ise affedilme büyüklüğünü gösterdiği bir kare. Uzun yıllar edebiyat dünyasında yol arkadaşlığı yaptığı bir edip, başka bir edebiyat dergisinde hakkında gereksiz cümleler kurmuş, kelimelerin dahi kalbini incitmiştir. Bunun üzerine Haksal, günlük yazılarını yazdığı gazetenin köşesinde alınganlık gösterip nefsinin tahrikine uymadan, o arkadaşının güzel yanlarına değinip büyüklük göstermiştir. Edebiyat camiasında sık görülmeyen bu güzellik karşısında edibimiz, Haksal’ı arayıp helallik dileyerek gereksiz polemiği sonlandırıp ezelî dostluğa yatırım yapacak dostluğunu ve bağlılığını tazelemiştir.
SEVGİ VE HOŞGÖRÜ İHTİYACI
Benmerkezci, içinde yaşadığı toplumun meselelerinden uzak, kazanma uğruna dostlarını harcayabilecek karakterlerin çoğalması eğitimin temel meselelerindendir. Sokrates “İnsan bilerek kötülük işlemez, kötülüğün kaynağı cehalettir.” der. Bu söz derin anlamlar taşımaktadır.
Tarihimiz model şahsiyetlerin örnekleriyle doludur. Eğitim sistemimiz bu örnek şahsiyetlerin rol modelliğini öne çıkarmalı, onların üstün karakterlerini özendirici hâle getirmelidir.
Sadece sınavlarda çıkacak sorularla sınırlı kalınmayıp hayatın her alanında ihtiyaç duyacakları erdemle de buluşturulmaları gerekir. Gönüllerini hoşgörü ve sevgiyle dolduracak esasta çalışmalar yapılmalı. Sevgi ve hoşgörü, ihtiyaç duyulduğu kadar işlenirse aileden başlayarak bütün topluma dalga dalga yayılır ve yaşanabilir bir dünyanın önü açılır.
İstanbul’da bir öğretmenimiz yanına taleplerini alarak Yedi İklim Kütüphanesi’nde Ali Haydar Haksal’ı ziyaret etseler, belki de onlarca derste vermeye çalıştığı değeri bir ziyaretle kazandırabilirler. Kuru kuruya okumanın kitapların önemini anlatmaktansa hayatı kitap olmuş önder bir şahsiyetle tanıştırmak, çocuklarımıza müthiş kazanımlar katacaktır. Binlerce kitap arasında ömrünü geçiren bir yazarın söyleyecekleri, kitapları tutuşu kâğıda ve kaleme olan aşkı verilebilecek en güzel derslerden biri olacaktır. Tabiki ziyaret öncesinde yazarın eserlerini çocuklara okutmak inceliğini atlamamak gerekir.
KALEMİN VEBALİ
Kalemin hakkını veren Ali Haydar Haksal’a göre kalem sahibi olmak da ayrı bir lütuftur. Herkes âlim olamayabilir, herkes şair, yazar, düşünür, sanatçı olmayabilir. Bir insan hem Müslüman hem de yukarıdaki özelliklerden birine sahipse, bu onun için bir olağanüstülüktür. Kalem sahibi olmak sorumluluk gerektirir. Günümüz Müslüman sanatçıları, yazarları, düşünürleri, gazetecileri velhasıl özellik sahibi kimseler, asıl alanlarının hakkını teslimle yükümlüdürler. Kalem ve onur bir vebaldir.
REHBER VE ÖNCÜ
Biz onu daima, Müslüman bir yazar olma sorumluluğunun gereklerini hakkıyla yerine getirirken gördük. Kendisine verilen ilahî lütufların şükrü ile meşgul ve kalemini sadece ölü kalpleri diriltmek için kullanırken seyrettik.
Kendinden sonraki kuşaklar için yol açıcı, omuz verici, takdir ve tasdik dolu tebessümüyle kucaklayıcı bir öncü oldu. Yayımlanmış onlarca eseri ile “yitik cennet” yolcularına bir yol haritası sundu. Yine yayıma hazır onlarca eser dosyası olduğunu biliyoruz.
Yedi İklim okulunun kapısında elinde fener, aydınlatılacak nesiller yetiştirilecek gençler arayan, derdi memleket kadar büyük olan bu muallimden hakkıyla istifade etmek gerek.
Gençliğimizin, Ali Haydar Haksal büyüğümüzün rehberliğinde, kat edeceği uzun ve anlamlı bir yol bulunuyor önlerinde.
“Öğrenmenin ve öğretmenin tatili olmaz” diyerek hayatı boyunca hiç izin kullanmamış bu güzel insanın çalışma azmi, hepimiz için anlamlı bir örneklik taşımaktadır.
Kitaplarıyla kuşakları beslemeye, gazete yazılarıyla vicdanın sesi olup kafa karışıklığını gidermeye, dergi yazılarıyla ruh dünyalarımızı aydınlatmaya devam ediyor. Her türlü imkânsızlığa, kültürel kuraklığa rağmen Üsküdar’daki “dostluk okulu”nu açık tutan bu yürekli insana öyküleri gibi güzel yazıları gibi dolu dolu bereketli bir ömür diliyoruz.