Ligde neler olacağı konusunda o kadar şey söylendi ki, on dördüncü hafta sonunda kafalar iyice karışmaya başladı.
Ligde neler olacağı konusunda o kadar şey söylendi ki, on dördüncü hafta sonunda kafalar iyice karışmaya başladı. Ligde dokuz puan öne fırlayan Galatasaray’ın bu durumu sürdürebileceği düşüncesi, olması gereken bazı gerçeklerin arka planda kalmasına neden olmuştu.
Bir söylenti zaman zaman dile getirilmiyor değildi; Galatasaray bu dönemdeki zorlu maçlarını daha oynamamıştı ve puan kaybedebilirdi. Bunu en net şekilde ifade eden Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman’dı. Bir kaç hafta önce şunu demişti Kocaman; “Bu puan suni bir farktır. Bu ligde herkes puan kaybedebilir. Dokuz puanlık fark kapanabilir”. 14. Haftada söylenen neredeyse gerçekleşti. Birinci dönemin son derbisi geçtiğimiz hafta cumartesi günü Vodafone Arena’da oynandı ve bir iki hafta önce Başakşehir’e 5-1’lik hezimet bir skorla yenilen Galatasaray’ın zaafları o maçta çok net ortaya çıkmıştı. Forveti gol atabiliyordu ama orta saha ve özellikle de savunma alanı acil alarm veriyordu. Başakşehir hocası bunu bildiği için yüklendi ve ligin zirvesinde havalı bir şekilde duran Galatasaray’a ağır bir darbe vurdu.
Bu hezimet sonrasında Galatasaray’da dedikodu kazanı fokurdamaya, Igor Tudor tartışılıyor, her zaman olduğu gibi Fatih Terim rüzgarı ile ortalık karışmaya başlamıştı. Alanya deplasmanın da alınan 2-0’lık galibiyetle sular biraz duruldu, sorunlar ötelendi ve Beşiktaş derbisine çıkıldı. Deplasmanda tarihi bir hezimetten kurtuldu Galatasaray. 6-7 gibi bir farkla bitebilecek bir maçı, 3-0 mağlubiyetle tamamladı. Bu maçta, özellikle ikinci devrede, Beşiktaş, Galatasaray’ı sahadan sildi. O çok iyi denen Galatasaray kalecisi Muslera, acemice bir hata ile Beşiktaş’ın devre başında 1-0 öne geçmesine neden oldu. Bu gol zaten sallantıda olan Galatasaray’ın orta saha ve özellikle de defansını dağıttı.
Artık sahada golleri acemice ve de beceriksizce kaçıran bir Beşiktaş ve iyice dağılan bir Galatasaray vardı. Beşiktaş kaçırıyor, ama durum 2-0 oluyor. Galatasaray ise öncelikle o yere göğe sığdırılamayan geri dörtlüsünün perişan haline yenik düşüyordu. Beşiktaş’ın kaçırdığı goller ve çaresiz dağılan Galatasaray. Beşiktaş yüklendikçe yükleniyor. Ve 90 artı da, orta sahadan bir uzun topu yakalayan, oyuna yeni girmiş olan Medvedo topu sürüp, Serdar ve Maicon’un arasından geçip kaleci Muslera’ya da bir çalım attıktan sonra üçüncü golü boş kaleye gönderiyor. Bu golü yapan futbolcuya müdahale edemeyen ve arkasında bakakalan iki Galatasaraylı savunma oyuncularının görüntüleri, futbolcuların psikolojik olarak ne halde olduklarını en net göstergesiydi.
Bu karşılaşma sonrasında çok bilmiş (!) yorumcularımız Galatasaray’ı yerlere vururken Beşiktaş’ı göklere çıkardılar. Bu durumdaki Galatasaray’ı iki hafta önce kendi sahasında 5-1 gibi bir skorla yenen Başakşehir’in yaptığını unuttular.
Ama asıl bu karşılaşmada Beşiktaş’ın atamadığı, kaçırdığı gollerden hiç kimse söz etmedi. Derbi maçı idi ya ve Beşiktaş kazanmıştı, acemice daha da doğrucu beceriksizce kaçırılan goller hiç sorgulanmadı. Ama bir gerçek vardı ki; psikolojik olarak dağılmış o günkü Galatasaray’ı ligin ilk sırasındaki yer alan, Beşiktaş dışındaki takımlardan birisi bu durumda yakalamış olsaydı skor çok farklı olurdu.
Başakşehir galip geldi ve aldığı üç puanla, lider Galatasaray’ın bir puan önüne geçerek lider oldu.
Forvet oyuncuları cezalı veya sakat olan, ne yapar diye düşünülen Fenerbahçe ise ligin iyi futbol oynayan ekibi Kasımpaşa’yı çok güzel bir oyunla 4-2 yenerek liderin dört puan gerisinde averajla üçüncü sıraya yerleşti
Şu namı değer; Spor Toto Süper Ligi, İlhan Cavcav Sezonu’nun dördüncü haftası sonrasında son durum bu.
Lig asıl şimdi kızışmaya başladı.