Kültür kavramının yüzlerce tanımı vardır. Ama en genel özelliği kültürün belli mekânının ve zamânının olmamasıdır. Dolayısıyla "kültür merkezi" adını verdiğimiz binâlar, kültürün hapsedildiği yerler hâline gelmiş durumdadır.
Elindeki mutfak atığını, yanından geçtiği çöp kutusunun içine atmaya üşenip yanına bırakanların izleri, hem gözlerimizi hem de burnumuzu rahatsız ediyor.
Atak helikopteri ve Altay tankının metal donanımını herhangi bir oto sanayi atölyesinde veya Milgem'in demir hâlini herhangi bir tersânede yapmak mümkündür.
Şiddetin sınıfı olmaz, dedikten sonra yukarıda birinci sıradaki sebebin bir anlamı kalmıyor.
Konu öyle bir duruma gelmiştir ki, artık ne İngiltere ne de Amerika Birleşik Devletleri, İngilizce için kendi devlet bütçelerinden harcama yapmak bir yana, üzerine para almaktadırlar.
Siz de farkında mısınız bilmiyorum, ama bizim de içinde olduğumuz dünyâda bunca olay oluyor, bunca gürültü-patırtı kopuyor; ancak herkesten ses çıkarken İngiltere'den ses çıkmıyor.
İcraata dökülmeyen laflarla dolu marşlar, andlar ve hatta ilâhiler, bu ülke insanının kurucu töresine kastetti ve ediyor. Cezâ kânunlarında cinâyet kavramıyla bir anılıp "töre cinâyeti" tamlamasıyla kirletilen töre, ulaşılmak istenen hedefler için kılavuz olacakken, az gelişmişlik ile bir tutuluyor.
Yüzeysel anlamı olarak, sıradan vatandaşın gelenek, görenek ve âdet kavramlarının eş anlamlısı zannettiği ve bu anlamda kullandığı "töre" kavramı", tek başına âdeta koskoca bir Türk kültürünün kapısını açan bir kelime, bir şifre gibidir.