İcraata dökülmeyen laflarla dolu marşlar, andlar ve hatta ilâhiler, bu ülke insanının kurucu töresine kastetti ve ediyor. Cezâ kânunlarında cinâyet kavramıyla bir anılıp "töre cinâyeti" tamlamasıyla kirletilen töre, ulaşılmak istenen hedefler için kılavuz olacakken, az gelişmişlik ile bir tutuluyor.
Yüzeysel anlamı olarak, sıradan vatandaşın gelenek, görenek ve âdet kavramlarının eş anlamlısı zannettiği ve bu anlamda kullandığı "töre" kavramı", tek başına âdeta koskoca bir Türk kültürünün kapısını açan bir kelime, bir şifre gibidir.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 23 Ekim'deki parti grup toplantısında "ittifak beklentimiz kalmamıştır" sözlerine salondakilerin aynı anda ayağa kalkıp alkışlayarak destek vermesi, MHP içinde ve tabanındaki gerilimi görmek için yeterlidir. Benzer durumu AK Parti grup toplantısında da gözlemlemek mümkündür.
Türk-İslâm kültür dünyâsı ve estetik anlayışı olan bu iki önemli konunun, bir çatı altında ve kurumsal olarak bir müzede bir araya gelmesi, kültürümüzü devamlılığı açısından çok önemli bir hizmettir.
"Andımız" denen metin ile ilgili Danıştay'ın yetkisini aşan karârı, bir işâret fişeğidir. Bunun arkasında bir tehdit bloğu vardır. Bu tehdit bloğun içinde neler var?
"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz" diye bir hadis-i şerif vardır. Yaşarken âhirette nasıl yeniden diriltileceğimizin irâdesini ortaya koymayı anlatan bu hadis, bizim nasıl yaşamamız gerektiğine dâir en net tavsiyelerden biridir.
Eğitim sistemimizdeki en büyük yara, başta anadilimiz olan Türkçe olmak üzere, yabancı dil öğrenimindeki başarısızlıktır. "Başarı seviyesinin düşüklüğü" değil, "başarısızlık" diyorum; çünkü ortada bir başarı olduğunu iddia etmek çok zor.
Birçok kişi onu, "Günaydınım" şarkısının bestecisi olarak tanır.