TÜRKİYE ADIM , ADIM İLERLEMESİNİ SÜRDÜRÜYOR

Ozan CEYHUN 14 Tem 2016

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Avrupa kamuoyunda neredeyse her gün Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik "kara propaganda" yöntemleriyle algı operasyonları sürdürülmekte.

Avrupa kamuoyunda neredeyse her gün Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik “kara propaganda” yöntemleriyle algı operasyonları sürdürülmekte. En başta Almanya ve İngiltere olmak üzere AB üyesi ülkelerin medya organları Türkiye hakkında “yalanlar” kaleme alarak kamuoyunu aldatmaya çalışmaktalar. Özellikle Türkiye'nin her geçen gün daha “bağımsız ve milli bir dış politika” izlemesi bazı çevreleri çok rahatsız etmekte.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine yönelik tüm çirkin saldırılara ve karalamalara rağmen “kararlı” ve “dik duruşunu” ödün vermeksizin sürdürüyor ve Türkiye'yi parlak bir geleceğe taşıyor olması bazı “çevreleri” çileden çıkarıyor ve bu nedenle daha da “hırçınlaşıyorlar”.

Tüm bu çabaları nafile!

En başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türkiye'yi yönetenler tüm bu çabaları tebessümle izlemekteler. Türkiye'ye yönelik “çirkin iftiralar”, “iğrenç yalanlar”, bazı Türkiye kökenli isimlerin çıkar için yaptığı her türlü “hainlik” ve bazı AB üyesi ülkelerin yöneticilerinin “tehditkar” açıklamaları ne Türkiye'yi yönetenlerin ne de 78 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının umrunda bile değil. Türkiye yolunda ilerlemeye kararlı bir şekilde devam ediyor. Gerisi “boş laf”!

Orta Asya'dan yola çıkarak cihana hükmeden atalarımızın çok değerli bir atasözü bugünün Türkiye'si için de hala aynı anlamı taşımakta: “it ürer kervan yürür” demiş atalarımız ve kervanlarımız hiç durmamış. Türkiye'nin içinde bulunduğu günümüz ortamı aynen böyle. Bir AB ülkesinin başbakanı “Türkiye ancak 3000 yılında AB üyesi olur” demiş. Bir başka AB üyesi ülkenin başbakanı “Türkiye, AB üyesi olursa biz AB'den çıkarız” diye saçmalamış. AP başkanı “Türkiye, PKK'ya saldırılarını azaltmazsa biz de vize muafiyetini görüşmeyiz” gibisinden laflar etmiş. AP, Türkiye'ye yönelik olarak dokuzyüzyetmişinci kere “Türkiye, AB üyesi olamaz” kararı almış ve Türkiye'de “kanlı terör örgütü PKK destekçilerine ödül vermek için çalışmaları” başlatmış.

Tüm bunlar ne Türkiye'yi ne yöneticilerini ne de onları destekleyen 78 milyon Türkiye insanını artık zerre kadar etkilemiyor. Türkiye aslında çoktan hak etmiş olduğu AB üyeliği olsun ya da olmasın demokratik, sosyal ve güçlü bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. AB, Türkiye konusunda yapıcı adım atmadığında Türkiye'de kimse bu nedenle yas tutmuyor. AB üyeliği olursa bu iki taraf için de olumlu bir gelişme olur. Ancak AB, bu konuda hata yapar da bu üyelik gerçekleşmez ise Türkiye kendi alternatiflerini yaratabilecek konumda ve bu konumu her geçen gün daha da güçleniyor. AB üyesi ülkelerin bazıları en az DAEŞ kadar tehlikeli olan kanlı terör örgütü PKK'ya başkentlerinde çadırlar kurdururken ve Suriye'deki uzantısı PYD'ye ofisler açtırırken ve de AP'de PKK'lı teröristlerin sözcüleri “misafir” olarak ağırlanırken Türkiye hem DAEŞ ile hem PYD ile hem de PKK ile teröre karşı mücadelesini başarıyla sürdürmekte. İşte son olarak binlerce insanın katledilmesinin sorumluluğunu taşıyan PKK terör örgütünün üst düzey yöneticilerinden "Bahoz Erdal" kod adlı Fehman Hüseyin etkisiz hale getirildi. Türkiye, dünyanın terörle mücadelede en deneyimli ordusuna sahip bir ülke olarak son aylarda yürüttüğü başarılı mücadelede binlerce terörist etkisiz hale getirildi.

AB'de medya özellikle bu konuda AB kamuoyuna bilgi vermediğinden belirtmekte yarar görüyorum. Türkiye son aylarda sadece bir terör örgütü değil aynı zamanda uyuşturucu ve insan kaçakçılığı alanında faal olan bir mafya da olan PKK'nın uyuşturucu tarlalarını ve binlerce ton uyuşturucuya dönüştürülmekte olan ürünlerini de yok etti. PKK'nin Suriye ve Irak'tan yönetmekte olduğu insan kaçakçılığı faaliyetlerini durdurdu. Uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gelirlerini terör eylemlerinde kullanılacak malzemeleri satın almak için kullanmakta olan PKK terör örgütünün tüm yaşam kaynakları tek tek sona ermekte. Kısacası Türkiye, AB üyesi ülkelerin bazılarının PKK terör örgütü ile “flört ettikleri” ve AP'nin neredeyse PKK terör örgütü destekçilerinin “yol geçen hanına” dönmüş olduğu bu günlerde tek adım geri atmadı ve teröre karşı mücadelesini başarılı bir şekilde yürüttü. AB'de bazı “yanlış hesaplar yapan” çevreler Türkiye'nin İsrail ve Rusya ile sahip olduğu sorunları “keyifle” izlemekteydiler. Türkiye ve İsrail arasındaki krizi ya da Türkiye ve Rusya arasında gündeme gelen sorunları Türkiye'yi zayıflatan gelişmeler olarak “güle, oynaya” takip etmekte ve bu krizlerin artması için dua etmekteydiler. Suriye'de haklı olmasına rağmen Türkiye'yi Rusya karşısında yalnız bıraktılar.

Ancak işte şimdi Türkiye'nin diplomatik başarılarını büyük bir şaşkınlıkla izlemekteler. Türkiye, İsrail ile olan sorunlarını adım, adım çözdükçe ve hatta Türkiye'nin başarılı diplomatik adımları sayesinde Filistinliler bile rahat nefes alır hale geldikçe, AB'deki “Türkiye karşıtları” kahrolmaktalar. Hele Türkiye'nin Rusya başarılı bir diyaloğun sonucunda var olan sorunlarını çözmeye başlaması, bu çevreleri nerdeyse “şoke etti”. Üstelik daha bu başlangıç. Sırada Türkiye ve Mısır arasında ilişkilerin düzelmesi var.

Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada “yapayalnız” kaldığını ve çevresinin “sadece düşmanlarla sarılı” olduğunu sanarak “Türkiye zayıf düşüyor” diye sevinenlerin sevinci her gün biraz daha kursaklarında kalmakta. Hiç kimse merak etmesin. Türkiye şaşırtmaya devam edecek. Kıbrıs sorununu her zaman “Türkiye'ye karşı bir sağlam engel” olarak görenler de şaşıracaklar. Türkiye adım, adım ve kararlı bir şekilde ilerlemesini sürdürüyor. İşte son NATO Zirvesi'nde sadece teröre karşı mücadelede değil aynı zamanda hem AB'nin hem de NATO'nun Türkiye'nin etkin olduğu coğrafyada Türkiye'ye duyduğu ihtiyaç bir kez daha dile getirildi. Üstelik bu ihtiyaç her geçen gün daha da artmakta. Türkiye, NATO için alternatifi olmayan bir ülke konumunda. Özellikle AB ve AP'deki “dostlarımıza” önerim “Türkiye'yi izlemeye devam edin ve eğer gerçekten AB'nin çıkarları sizin için bir değer taşıyorsa Türkiye'yi kaybetmeyin. Yoksa kaybeden siz olursunuz!”