TERÖRİZME KARŞI TOPYEKÜN SAVAŞ VEREN TEK ÜLKE: TÜRKİYE!

Ozan CEYHUN 31 Ağu 2016

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
30 Ağustos Zafer Bayramı'mızı hem de 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrası kutladığımız dün; Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin de aralarında bulunduğu Brüksel'deki muhataplarımıza ilettiğimiz yazımı siz okurlarımızla da paylaşıyorum.

30 Ağustos Zafer Bayramı'mızı hem de 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrası kutladığımız dün; Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin de aralarında bulunduğu Brüksel'deki muhataplarımıza ilettiğimiz yazımı siz okurlarımızla da paylaşıyorum: Son yıllarda sürekli Türkiye'ye karşı çok çirkin bir algı operasyonu sürdürülmekteydi. Özellikle Avrupa'da Fetullah Gülen terör örgütünün (FETÖ) başını çektiği ve PKK terör örgütü ile işbirliği yaparak yürüttüğü “kara propaganda” maalesef Avrupa Parlamentosu nezdinde ve bazı AB üyesi ülkelerde destek bulmaktaydı. Sırf “Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı olmak” adına teröristlerin çirkin iddialarının gerçek olmadığı çok iyi bilinmesine rağmen bu yalanlar desteklenmekteydi.
Özellikle AK Parti'nin ezici bir çoğunlukla kazandığı 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri sonrası demokratik yollardan Türkiye'yi ele geçiremeyeceklerini anlayanlar ülke içinde kanlı terör eylemlerinden ve ülke dışında dünya kamuoyunu Türkiye'ye karşı kışkırtmayı hedefleyen algı operasyonlarından medet umdular.

Türkiye'de bir yandan DAEŞ, PKK ve YPG üyesi teröristler tarafından kanlı saldırılar gerçekleştirilirken diğer yandan en başta Brüksel olmak üzere AB başkentlerinde “Türkiye'nin DAEŞ'i desteklediği” yalanları yayılmaktaydı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak onun “DAEŞ'i desteklediği” ve “Türkiye'nin DAEŞ'e silah verdiği” kara propagandası yapıldı sürekli. Amaç AB ve dünya kamuoyunu yanlış bilgilendirmek ve bu sayede hem PKK ve YPG terör örgütlerini meşrulaştırmak ve hem de 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü öncesi kanlı bir darbe için zemin hazırlamaktı. Maalesef NATO üyesi Türkiye'nin müttefiki ülkelerin bazıları da bu “yalanların” en çok yayıldığı ve destek bulduğu ülkeler oldular. En başta Alman ve İngiliz medyası özellikle ABD medyası ile paralel bir şekilde sürekli “Türkiye'nin DAEŞ'i desteklediği” iddiasını gerçek dışı haberlere dayandırarak yayarken aynı zamanda PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı YPG terör örgütünün “DAEŞ'e karşı savaştığı için desteklenmesi” gerektiği algısını yarattılar. Bu sayede YPG terör örgütünün ABD ya da Almanya gibi ülkelerden silah yardımı alması maalesef o ülkelerin kamuoyları tarafından sorgulanmadı. Hatta Almanya'da bizzat katıldığım televizyon programlarından birinde Federal Hükümette bakanlık yapmış bir politikacı açıkca “YPG'ye (PYD) terörist dememizi beklemeyin. Ülkemiz onlara silah yardımı yapıyor” diyebilmekteydi.

Bir yandan Türkiye karalanmakta ve “terörü desteklemekle” suçlanırken kanlı terör örgütlerinin ellerine daha fazla kan dökecekleri silahlar verilmekteydi. 2015 yılında Türk savaş uçakları PKK terör örgütünün saklandığı mağaraları bombalarken bir Alman milletvekili arkadaşım “Ozan, Türkiye onları niye bombalıyor? İki polis öldürdüler diye onlara niye saldırıyorsunuz? Onlar DAEŞ'e karşı savaşıyor ve teröre karşı bize destek veriyorlar” derken bu dediklerine saf, saf inanabilmekteydi. Durum bu kadar vahimdi. AP'de Türkiye tartışıldığından bazı milletvekilleri açık açık kanlı terör örgütleri PKK ve YPG'yi “DAEŞ'e karşı savaşıyorlar” yalanının arkasına saklanarak övmekteydiler. Oysa bu “koca bir yalandı”! YPG, “DAEŞ'e karşı savaşıyor” yalanları anlatılırken YPG'li teröristler DAEŞ'e karşı savaşmakta olan Suriyeli Türkmenlere saldırdılar ve Türkmenlerin yaşadıkları köyleri işgal ettiler.  DAEŞ, Türkiye'de canlı bomba eylemleri ile masum insanları katlederken PKK'lı teröristler de canlı bombalarla Türkiye'nin başka kentlerinde insanları katletmekteydi. Hatta bazı canlı bombacıların YPG militanları olduğu ortaya çıktı. Türkiye DAEŞ ve PKK hedeflerine saldırırken Fetullah Gülen terör örgütü mensubu pilot üniformalı teröristler çok kısa bir hava sahası ihlalini fırsat bilerek hain bir planı uygulamaya koydular. Bir Rus savaş uçağını düşürerek Türkiye ile Rusya arasında çok büyük bir krize neden oldular. Bu kriz sayesinde Türkiye'nin nerdeyse bir yıl boyunca Suriye hava sahasında operasyon yapmasını engellediler ve FETÖ, PKK, YPG ve DAEŞ terör örgütlerinin sıkı işbirliği sonucu Suriye topraklarını paylaşmaya başladılar. 

PKK ve YPG, DAEŞ terör örgütüne karşı sadece “göstermelik” yani batı kamuoyunu kandırma amaçlı “sembolik” bir savaş verdiler. Gerçekte DAEŞ'in varlığı onların varlığını kolaylaştırdığından DAEŞ'e karşı ciddi bir mücadele vermediler. DAEŞ'in Türkiye sınırına yerleşmesi ve Türkiye'ye sürekli saldırılar düzenlemesi PKK ve YPG'nin işine geldi. Hatta Türkiye ve Rusya arasındaki kriz sürecini fırsat bilerek Suriye'nin kuzeyinde YPG tarafından geniş araziler işgal edildi.  YPG terör örgütü ne Suriye diktatörü Esad'ın askerlerine ne de DAEŞ'li teröristlere karşı savaştı. Tam tersine Suriye'de demokratik bir sistemi gerçekleştirmek isteyen ÖSO'ya karşı DAEŞ'ten de destek alarak savaşmayı sürdürdüler ve Kürtlerin hiç yaşamadığı Arapların ve Türkmenlerin yüzyıllardır yaşamakta oldukları toprakları işgale devam ettiler. Türkiye bu gerçeği hep anlattı. Sürekli belgeler sunarak dile getirdi. Ancak ne ABD ne de AB bu konuda Türkiye'yi desteklemeye yanaşmadılar.
15 Temmuz 2015 gecesi Fetullah Gülen terör örgütü mensubu asker üniformalı teröristler Türkiye'de kanlı bir darbe girişimini başlattıklarında Türkiye'nin güneydoğu sınırında YPG'li ve DAEŞ'li teröristlerin sınır boyunca bekledikleri görüldü. Eğer darbe başarılı olsaydı Fetullah Gülen terör örgütü mensubu teröristler sınır kapılarını açarak YPG'li ve DAEŞ'li teröristlerin ülkeye girmesini ve güneydoğuda bazı bölgeleri işgal etmesini mümkün kılacaklardı. Türkiye halkının kahramanca direnişi bu planları bozdu. O günden beri Türkiye FETÖ, PKK, YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi daha da yoğunlaştırdı. Son olarak bir hafta önce Suriye'nin Cerablus kasabasından sürekli Türkiye'ye yönelik havan topu ve roket saldırılarının artması nedeniyle ÖSO ile ortak bir operasyonu başlatan TSK, DAEŞ terör örgütünün elinden Cerablus'un kurtarılmasını sağladı. DAEŞ ile savaşan TSK ve ÖSO'ya ise sadece DAEŞ değil aynı zamanda YPG terör örgütü de saldırınca “yalanlar da” ortaya çıkmaya başladı. YPG'nin işgal etmiş olduğu ve ÖSO tarafından kurtarılan köylerde çok sayıda DAEŞ'li terörist de YPG'li teröristlerle birlikte yakalandılar. YPG gerçekte DAEŞ'e karşı savaşmak yerine DAEŞ'e destek vermekteydi.
Yedi gündür süren savaşta TSK ve ÖSO Cerablus ve çevresini tüm teröristlerden temizlediler. DAEŞ ve YPG terör örgütleri bölgeyi terk etmek zorunda kaldılar. YPG terör örgütünden kurtarılan köylerde DAEŞ'li teröristler gibi bol sayıda PKK'lı terörist de yakalandı.

AB üyesi ülkeler ve Avrupa Parlamentosu bu gerçekle yüzleşmek zorundalar. Türkiye'ye karşı haksız suçlamalar yapılırken terör örgütleri zaman kazandılar ve kanlı eylemlerini sürdürdüler.
Oysa tüm Batı kamuoyunun gördüğü gibi teröre karşı topyekün mücadele eden ülke Türkiye! Eğer Paris'te ya da Brüksel'de yaşanmak zorunda kalan kanlı eylemlerin tekrarlanmamasını istiyorsak terörün kökünün kazınması gerekiyor. Bu da Suriye ve Irak'taki tüm terör merkezlerinin yok edilmesini gerektiriyor. Aynı şekilde ABD, Almanya ve Brüksel başta olmak üzere teröristlerin NATO üyesi ülkelerde serbestçe faaliyet halinde olmalarına son verilmesi şart. ABD'de Fetullah Gülen'in ilk olarak gözaltına alınması ve terör örgütüne emirler vermesinin engellenmesi gerekiyor.
Almanya ve Belçika'da Fetullah Gülen ve PKK terör örgütünün uzantısı olarak teröre destek veren okullar, dernekler ve vakıflar hızla kapatılmalı. Türkiye'nin iadesini istediği teröristler daha fazla bu ülkelerde barınamamalı. Evet teröre karşı mücadele konusunda gerçekten kararlı ise ABD ve AB üyesi ülkeler şimdi Türkiye'yi desteklemelerinin tam zamanı!