​SORUMLULUK DUYGUSU

Cemalnur SARGUT 27 Tem 2017

Cemalnur SARGUT
Tüm Yazıları
Mükellefiyet, sorumluluk demek ve sorumluluk duygusu taşımak demektir.

Mükellefiyet, sorumluluk demek ve sorumluluk duygusu taşımak demektir. Kul olarak Allah’a ve kendimize karşı, ailemize, toplumumuza karşı dini, ahlaki sorumluluklarımız vardır. Sorumluluk duygusu inancımızın getirdiği ahlaki bir disiplindir. Bütün insanlık Kuran’ın hitabına muhataptır. İtikat, ibadet ve ahlak olarak, insan kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmekle mükelleftir. Sorumluluğumuzu bir başka açıdan irdelersek; kendisine uyacağımız Allah’ın bizim için indirdiği kurtuluşumuza vesile olan hayat ve kainat kitabı  Kuran-ı Kerim bir de önderimiz, Peygamberimiz vardır. Bu Yüce kitap bütün insanlığın hidayet bulacağı ilahi kitaptır. Mutlu olmamız ve huzur bulmamız, iki cihan saadetine kavuşmamız için kıyamete kadar baki olan bir Yüce kitabımız vardır.  Kuran’ın getirdiklerine harfiyen uymak konusunda sorumluluk duygusu taşımak  konumundayız. 

Bir de yaşadığımız toplum ve coğrafyanın şartlarından dolayı uymamız gereken yasalar, örf ve adetlerin oluşturduğu kültürümüz vardır. Genel adap ve muaşaret kuralları vardır. Toplum içinde itibar gören, insanlığımızı yücelten hal, hareket ve davranışlar vardır. Bir vatandaş olarak konum komşumuza, hemşehrimize, ülkemize, milletimize karşı sorumluluklar vardır. Sorumluluk duygusu herşeye şamildir. Mesela askerlik, vatanseverlik ve milliyetperverlik devlet ve millete karşı sorumluluk gerektirdiği gibi aynı zamanda  dinimizin de kul olarak bize sorumluluk yüklediği kutsal bir vecibedir. Yaşadığımız bu toplum ve coğrafyada hem dini inancın kuralları olduğu kadar, yasaların da kanun olarak bize sunduğu  sorumluluklar ve yaptırımlar var. Bize düşen iyi bir kul olmak; mümin ve Müslüman olarak Yüce Kitabımıza uymaktır.  Hem de iyi bir yurttaş olup; bulunduğumuz toplumdaki  yasalara uymak zorunluluğumuz vardır. Her iki sorumlulukta da insanın bir iç huzuru vardır. Aksi takdirde korku ve huzursuzluk baş gösterir.

Kulluk demek; önce kendini, aczini, kulluğunu, hiçliğini bilmek ve Allah’ın her yerde tecellî ettiğini görüp bilmek demektir. Mükellef olan kul, yani kefil vazifesi yüklenen kul bu hisler içerisinde hareket eder ve kendi nefsanî arzu ve isteklerini ön plana çıkarmaz. Bunu da yapabilmek için, Allah’ın yardımına ihtiyacımız var; çünkü kendi başımıza bunu beceremiyoruz. Bu yardımın gelmesi için de önce Kur’an-ı Kerim’de O’nun yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamak, şeriata uymak gerekir. Ancak şeriata uyarsak, Peygamberin bize yol göstereceğini ve şefaat edeceğini bilmeliyiz. Çünkü Peygamber Efendimiz bütün âlemin Peygamberidir. Ancak yalnız şeriatına uyanlara şefaat edecektir. Bunu bildiğimiz için de, Allah’ın emirlerine uymak ve Ahlâk-ı Muhammedî’ yi giyinmek için mücadele etmektir. 

İnsanın işleri iki kısımda düşünebiliriz. Birincisi, kendi iradesi dışında Allah'ın yaratması ile olan işlerdir. Bir hastalıktan dolayı aksak yürümesi, kalp ritminin farklı atması, boyunun kısa veya uzun olması gibi. Bunlar doğrudan doğruya Allah'ın iradesiyle oluştuğundan insan bu gibi  işlerden sorumlu değildir. İkincisi, insanın isteğine bağlı olarak Allah'ın yaratmasıyla olan işlerdir. İnsanın oturup kalkması, yürümesi, elleri ve diğer organlarıyla yaptığı işler, kendi iradesine göre Allah'ın yaratması ile oluştuğundan insan bu işlerden sorumludur. Her şeyi takdir eden ve yaratan Allah'tır. Ancak, herhangi bir işi yapıp yapmamakta Allah kuluna bir irade hürriyeti vermiştir. İnsan bu irade ile iyilik etmeyi seçer, gücünü de bunu yapmak için kullanırsa Allah iyiliği yaratır. Eğer insan kötülük yapmayı seçer, gücünü de bunu yapmak için kullanırsa Allah kötülüğü yaratır. Yani  kul neyi yapmak isterse Allah da onu yaratır. Hayır ve şer Allah'tandır. Yani iyilik ve kötülük Allah'ın yaratmasıyladır. Kulun  yaptığı işlerden sorumlu tutulmasının sebebi, irade hürriyetine sahip olması ve iradesini istediği şekilde  kullanmasıdır. Bunun içindir ki kul kendi iradesiyle sorumludur. Hayır işlemişse, mükafatlandırılır, kötülük yapmışsa da cezasını görecektir. Hülasa sorumluluk duygusu  bizi her yönüyle hakikate sadakatle bağlı kılmaktadır vesselam.