BİR:

BİR:

Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olan Hazreti Ebubekir halife olduktan sonra şöyle buyurmuş:

“Ey Müslümanlar!

Sizin en hayırlınız olmadığım halde, sizi idare etmek için seçildim. İyilik yaparsam bana yardım ediniz. Kötülük yaparsam beni doğrultunuz. Doğruluk emanet, yalancılık da hıyanettir.

Allah’a ve Resulüne itaat ettiğim müddetçe, bana itaat edin. Şayet ben Allah’a ve onun elçisine isyan edersem, artık bana itaat yoktur.”

İKİ:

Mimar Sinan, Selimiye Camii'nin inşaatı tamamlandıktan sonra karşısında oynayan küçük çocuklardan birinin arkadaşına: "Şu minare eğri yapılmış.." dediğini duymuş.

Mimar Sinan hemen küçük çocuğa: "Göster bakalım hangi minare eğri olmuş" deyince, çocuk eliyle işaret ederek "Şu sağ taraftaki minare eğri" diye göstermiş.

Koca Sinan ustalara: "Bize bir halat getirin.." demiş. İşçiler halatı getirerek bir ucunu minareye bağlamışlar.

Mimar Sinan küçük çocuğu yanına çağırmış ve "İşçiler şimdi halatı çekerek minareyi düzeltecekler. Minare düzelince sen tamam diyerek bizleri uyar.." demiş..

İşçiler halatı çekmeye başlamışlar ve biraz sonra küçük çocuk haykırmış: "Tamaaam düzeldiii.."

Ustalar bu olanlara anlam veremeyince Mimar Sinan ustalara dönerek şöyle demiş: "Bu küçük çocuğun kafasındaki minarenin eğriliğini düzeltmeseydik, çocuk caminin yanından her geçerken güzelliğini görmezdi, kafasındaki minare eğriyken.. Tedbir alınmazsa, dedikodular aslı astarı olmasa bile iz bırakırlar.. Böylece caminin adı da eğri minareli cami olarak yayılırdı.."

ÜÇ:

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan son derece tecrübeli, samimi ve imanlı bir liderdir. Böyle olmasına rağmen en yakın ve en çarpıcı hatasını kendisi bizatihi FETÖ hakkında “yanılmışız” ifadesiyle itiraf etmiş, siyasi tarihimizde ender rastladığımız bir fazilet örneği sergilemiştir.

Siyasi hayatı tarihe geçecek başarılar ve hadiselerle doludur.

Bir o kadar da en yakınından en uzağına kadar çeşitli şahıs ve odakların saldırılarına uğramıştır. Uğramaya da devam ediyor.

Kendisini seven birçok insanın bile yadırgadığı damadının bakan olması hadisesi, muhtemelen güvenilecek adam sıkıntısı çektiğinin en bariz örneğidir. Kaldı ki Berat Albayrak’ın bu işe ehil ve layık olup olmaması konumuz dışındadır ve ona gelene kadar geçmişte bakanlık yapmış ve “bakan”lığı tartışılacak bir çok isim şu an Tayyip Bey’in karşı safında yer almaktadır.

“Reis! Bak İstanbul ne diyor?” isimli yazımdan dolayı, Tayyip Bey’e zamansız bir eleştiri getirdiğimi düşünen ve faydasız yalakalar olarak nitelendirmekten çekinmeyeceğim kişilere birkaç cümle ile cevap vermek istiyorum.

Liderler çoğu zaman gördükleri bazı yanlışlara müdahale edebilmek için en doğru zamanı beklerler. Bu zamanı gecikme riskinden kurtaracak olan da, samimi seslerin ona kazandıracağı avantajdır.

Reis ile İstanbul sevgimi ve bilgimi yarıştıracak halim ve niyetim yok.

Ancak liderlerin etrafında ama iyi niyetle ama kötü niyetle hadiselerin kendisine intikalini örten ve geciktiren insanlar olduğunu reddedemeyiz.

Reisle birlikte davası uğrunda ölmekten çekinmeyeceğini söyleyecek kadar kendilerini cesur zannedenlerin yanlış olana yanlış diyerek gerekirse Reis’in itirazına ve hatta öfkesine de göğüs germeyi göze almaları gerekir.

Can vermek mi zordur? Menfaat kaybetmek mi?

Kol kırılır yen içinde kalır bir yere kadar.

Kırılan kol saklanırsa kangren olur.

Bu ahmakça tavır da liyakat değil, ihanet olur.

Partileri yaşatan teşkilatlarıdır belki. Fakat bugün Recep Tayyip Erdoğan her türlü parti teşkilatı avantaj ve dezavantajından azade bir şekilde, güçlü liderliği ile milleti bir teşkilat haline getirmiştir ki, bu güç AK Parti teşkilatını aşan bir güçtür.

Bundan endişe duyan partililer varsa, davalarını ve samimiyetlerini gözden geçirmeleri kendileri için hayırlı olur.

Elbette Reis benden çok biliyor.

Ve umuyorum ki, beni eleştirenlerden de çok biliyor.