MÜSLÜMANLAR SORUNLARINI HAKKIYLA TARTIŞIYOR MU?

Erol ERDOĞAN 26 Haz 2016

Erol ERDOĞAN
Tüm Yazıları
Müslümanların, sorunlarını tartışmaktan ve onlarla yüzleşmekten kaçındıklarına dair bir kanaat var. Bu kanaat üzerinden Müslümanların yargılandığı ve köşeye sıkıştırıldığı da oluyor.

Müslümanların, sorunlarını tartışmaktan ve onlarla yüzleşmekten kaçındıklarına dair bir kanaat var. Bu kanaat üzerinden Müslümanların yargılandığı ve köşeye sıkıştırıldığı da oluyor. Günümüzde İslam ve Müslümanlar ile en çok ilişkilendirilen sorunlardan biri terör. İslam-terör ilişkilendirmesinde algı kurucuların başında ABD geliyor. 11 Eylül 2011’de kendisine yönelmiş saldırıdan dolayı ABD, Müslümanlar ile terör arasında ilişki kurmakta cesur davranarak küresel İslam karşıtlığının tetikleyicileri arasında yer aldı. Kimi Avrupalıların mülteci düşmanlığında da ırkçılık kadar İslam-terör arasında kurdukları ilişki etkili oluyor. Özellikle Suriye sürecinde IŞİD/DAİŞ’in eylemleri ve tarzı üzerinden İslam-terör ilişkisi kuranların sayısı arttı.

Peki, gerçekten, Müslümanlar kendi sorunlarını veya küresel sorunlardan kendileriyle ilgili kısımları yeterince tartışmıyorlar mı? Sorunları tartışırken Müslümanların şu tür görüşlerden birinin tarafı olduğunu gördüm.   

1. Her türlü sorun Müslümanların düşünce, yaşam ve stratejilerinden kaynaklanmaktadır.

2. Her türlü problem Batının dünyayı yönetme şeklinden kaynaklanmakta veya Batının İslam Dünyası üzerinde kurduğu planların sonucudur.

3. Sorunları orta yerde tartışırsak bu durum İslam’a zarar verir.

4. Sorunlar İslam’dan kaynaklanmadığı için İslam hâkim olduğu zaman sorunlar zaten çözülecek.

5. Sorunun kaynağı İslam değil Müslümanlardır.                                                           

6. Sorun İslam veya Müslümanlardan değil, Müslümanlar adına siyaset yapanlardan kaynaklanmaktadır. 7. Sorunlar, gerçek âlimlerin olmayışından ve ulemanın otorite kabul edilmeyişinden kaynaklanmaktadır.

Durum böyle olunca “Müslümanlar kendi sorunlarını veya küresel sorunlardan kendileriyle ilgili kısımları hakkıyla tartışmıyorlar mı?” sorusuna vereceğimiz cevap “Yeterince tartışmıyoruz” şeklinde olacaktır. Çünkü bir sorunda, birden çok gerekçe olabilir. Sözgelimi bir kişinin kalp krizi geçirmesinde, kilolu olması, aşırı spor yapması, ailesinde kalp hastalığı olması, stres, hava kirliliği, alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi sebeplerden birden çoğu etkili olabilir. Aynı şekilde “İslam dünyasında terörün kaynağı Batıdır” demek, gerekçelerin birini söyleyerek diğerlerini göz ardı etmektir. Müslümanların kendi sorunlarını ve yeryüzünü ilgilendiren tüm krizleri yeterince tartışmıyor olmaları İslamî prensiplerin çağa cevap verecek şekilde yeniden üretilmesini de engellemektedir. Kur’an’daki ayetlerin çoğu, dönemin sorunları ve soruları karşısında canlı bir cevap olarak Allah tarafından gönderilmiştir. İslam, bu yönüyle dinamiktir, reeldir, sosyaldir, hayatın içindedir. Her asırda İslamî ilkeleri yeniden üretecek olan zamanın insanlarıdır. O insanlar ise Müslüman siyasetçiler, yöneticiler, âlimler-bilginler ve tüm müminlerdir. Sorunlarımızı ilmi ve ahlaki usullerle tüm boyutlarıyla tartışmak en çok da bu gerekçeyle önemlidir. Sorunları açık yüreklilikle ve samimice tartışmak, tebliğ açısından bizi güçlendirecek ve Müslümanlara yönelmiş planları da bozacaktır. Tartışmamak, tartışanların ortaya koyduğu çözümlere razı olmak anlamına da gelebilir.  

Bu yazıya vesile olan bir kitaptan söz etmek istiyorum. Hay Kitap’ta yeni çıkan eserin adı: DAİŞ, 3. Dünya Savaşının Deşifresi. Betül Soysal Bozdoğan’ın hazırladığı kitap 19 söyleşiden oluşuyor. Mehmet Görmez, Numan Kurtulmuş, Yusuf Kaplan, Kemal Sayar, Halil Berktay, Ebubekir Sofuoğlu, Hakkı Caşın, Erol Göka, Bülent Yıldırım kendisiyle söyleşi yapılmış isimlerden bazıları. DAİŞ kitabı umarım konunun gerçekten tartışılmasına vesile olur. Bu önemli çalışmadan dolayı Betül Soysal’ı tebrik ediyorum