KÜRTLER VE TERÖRİSTLER

Ozan CEYHUN 22 Eyl 2016

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Geçtiğimiz perşembe günü Berlin'de Alman 2. Televizyon Kanalı ZDF'te "Maybritt İllner talk show" programındaydım.

Geçtiğimiz perşembe günü Berlin'de Alman 2. Televizyon Kanalı ZDF'te “Maybritt İllner talk show” programındaydım. Amacımız Suriye'de ateşkes konusunu tartışmaktı. Ancak son zamanlarda öncelikle Almanya ve Avusturya'da ama aslında tüm AB genelinde hep olduğu gibi konu döndü dolaştı Türkiye'ye geldi. Ve yine son zamanlarda yaşamaya alışmış olduğumuz gibi Türkiye düşmanlığı zirve yaptı. Maalesef kendilerini “uzman” diye tanımlayanların Türkiye üzerine cahilliği ya da kasıtlı olarak gerçekleri görmezden gelmesi sağlıklı bir tartışmayı da mümkün kılmadı.

Sadece benimle birlikte “talk showa” katılan Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok'a okurlar nezdinde teşekkür etmeliyim. O akşam da kendisine teşekkür ettiğim Elmar Brok Türkiye üzerine anlatılan saçmalıklara tepki ve cevap vererek gerçeklerin dile gelmesine katkı sundu. Ancak gene de gerçekleri dile getirenler olarak yalnızdık. Oysa hem Alman kamuoyunun hem de AB kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi çok önemli. AB ve Türkiye ilişkisinin yalanlar nedeniyle sorunlar yaşaması lüksüne sahip değiliz. Ne AB, ne de Türkiye kazançlı olur bu durumda. İki taraf da kaybederler. Ancak AB ve Türkiye hatta AB'nin en önemli ülkesi Almanya ve Türkiye ilişkisinin sağlıklı bir şekilde yürümesi hem sığınmacı sorununun çözümü hem de bu sorunu yaratan kriz bölgelerinde barışın sağlanması açısından çok önemli.

Almanya'nın devlet televizyonlarından biri olan ZDF'in çok geniş bir kitle tarafından izlenen bir “talk show” programında “uzman” olarak davet edilen şahısların “Türk askerleri Suriye sınırında sığınmacılara ateş açıp öldürdü” diyerek çirkin yalan iddialarda bulunması sadece sığınmacı sorununda büyük sorumluluk yüklenerek AB'nin yüküne omuz veren Türkiye'ye büyük bir haksızlık değil aynı zamanda AB ve Türkiye arasındaki sığınmacı sorununa yönelik işbirliğini de sabote etme çabası. Üç milyondan fazla sığınmacıyı ülkesinde barındıran ve ülkesine giremeyenleri de sınırda hem koruyan hem de onların insanca yaşam koşullarına sahip olmasını sağlayan ülkeyi karalamak hiç bir vicdanı olanın yapacağı iş değildir.

Yine Türkiye söz konusu olduğunda 15 Temmuz 2016 tarihinde kanlı bir darbe girişimini yapanlardan hesap sorulmasını sırf Türkiye'yi karalamak için “Binlerce insan gözaltında ya da işinden atıldı. Türkiye'de diktatörlük var” diye yorumlamak ancak art niyetle mümkündür. Türkiye konusunda “uzman” olduğu iddiasında olanın “Fetullah Gülen Terör Örgütü” konusunda bilgisiz olması mümkün değildir. Bu terör örgütünün 1986'lı yıllardan itibaren ufacık çocukları askeri okullara yerleştirerek ve aynı şekilde ülkenin tüm kurumlarına sızarak devleti ele geçirmek amacıyla hazırladığı “sleeperlerini” görmezden gelen ya Türkiye'den habersiz ya da Türkiye ile çok sorunlu biri olmalıdır. Gözaltına alınanların hepsi “Fetullah Gülen Terör Örgütü” tarafından devlete yerleştirilmiş memurlar ve işten çıkarılanların neredeyse tamamı bu terör örgütü tarafından girdikleri sınavlarda yasadışı bir şekilde kazandırılan memurlar olduğunu AB ülkelerinin istihbarat servisleri ve Türkiye ile ilgili tüm “uzmanlar” çok iyi bilmekteler. Bu terör örgütünün darbe girişimi sonrası bir hukuk devleti olan Türkiye elbetteki suçlulardan ve onlara yardımcı olanlardan hesap sorma hakkına sahip. Yapılan da bu. Bu nedenle “diktatörlükle” suçlanan ülkede eğer “Fetullah Gülen terör örgütü” darbe girişimini başarabilseydi bir diktatörlük gündeme gelecekti. Buna demokrasiyi kahramanca savunan Türk milleti izin vermedi. Bu gerçeği AB kamuoyundan saklama çabaları ise büyük bir ahlaksızlık.

Sözde “Türkiye uzmanı” bir şahıs eğer ben frenlemesen ve “doğru değil” demesem “Fetullah Gülen terör örgütü” emrinde casusluk yapmaktan suçlanan bir firari gazetecinin Türkiye'de “iki kez idam cezası talebiyle yargılandığını” anlatmaktaydı. Düşünün idam cezası olmayan Türkiye'de bir gazetecinin “iki defa idam cezası” talebi ile yargılandığını bir sözde “uzman” anlattığında etkisi nasıl olur. AB kamuoyu bu yayını ve anlatılan yalanı duyduğunda inandığında nasıl bir Türkiye düşünür.

Maalesef olan da bu AB ülkelerinde. Ancak asıl büyük yalan “Türkiye'nin Kürtleri bombaladığı” yalanı! Yukarıda sözünü ettiğim televizyon programında bu yalan defalarca tekrarlandı. Bu yalana cevaben “Türkiye Kürtleri bombalamıyor. Türkiye PKK terörizmine karşı mücadele ediyor.” dememi ise ertesi gün Alman medyası sert bir şekilde eleştirdi. Oysa gerçek açık. Türkiye Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları kent ve kasabalarda yaşamakta olan Kürtlere de eziyet çektiren PKK terör örgütü mensupları ile mücadele verirken sivillere zarar gelmemesi için büyük özen göstermekte. Bu bölgelerde yaşayan Kürtler Türk asker ve polisinin yanında yer alıyor ve PKK terör örgütünü lanetliyorlar. PKK terör örgütüne karşı mitingler yapıyorlar. Ancak nedense Avrupalı politikacıların bazıları ve medya mensuplarının ise büyük bir çoğunluğu bu gerçeği görmemek için çırpınıyor.

AB ve özellikle Almanya ve Avusturya'daki medya mensupları kusuruma bakmasınlar ama çok cahiller. “Kürtler” derken PKK terör örgütünden bahsediyorlar ve bu şekilde milyonlarca Kürde de hakaret etmiş oluyorlar. Kürtler teröre karşı ve PKK terör örgütünün Türkiye'de çözüm sürecini sabote etmiş olmasına da çok kızmaktalar.

AB ve özellikle Almanya ve Avusturya'da sadece medya mensupları değil aynı zamanda kendilerini “uzman” olarak pazarlayanlar bazen ne konuştuklarının bile farkında değiller. “Peşmergeler” derken aslında PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı PYD'den bahsediyorlar. PYD terör örgütünün DAEŞ terör örgütü ile savaştığını sanacak kadar ya saflar ya da amaçları başka. Oysa DAEŞ terör örgütüne karşı savaşan Kürtler “peşmergeler”. Mesut Barzani'nin savaşçıları. Üstelik Türkiye ile sıkı işbirliği halindeler.

Mesut Barzani her olanağını bulduğunda PKK terör örgütüne karşı açıklamalar yapıyor. Suriye'deki PYD terör örgütünün Suriye'de barışa katkısının olmadığı söyleyen de Mesut Barzani. Suriye'deki PYD terör örgütü bugüne kadar DAEŞ'e karşı değil ama Özgür Suriye Ordusu'na karşı savaşarak aslında DAEŞ'e destek olan bir terör örgütü.

Ancak nedense bu alanda “uzman” olduklarını iddia eden politikacı ya da medya mensupları “Türkiye Kürtleri bombalıyor” yalanını çok seviyorlar. “Kim bu Kürtler?” diye sorsanız alacağınız cevap ilginç olur. Türkiye'de yaşayan Kürtler PKK terör örgütünün varlığından en fazla rahatsız olanlar. Eğer Kuzey Iraklı peşmergeler söz konusu ise onlar Türkiye ile sıkı bir işbirliği içindeler.

Sahi Türkiye hangi Kürtleri bombalıyor? Türkiye özünde kimseyi bombalamıyor. Türkiye sadece teröristlere yönelik sivil halka zarar gelmemesi amacıyla çok titiz bir mücadele veriyor. PKK'lı, PYD'li ve DAEŞ'li teröristleri “Kürtler” diye tanımlayanlar var ise gerçekten ya çok cahiller ya da “teröristler ile bir hesapları var”. Bir Kürt olsaydım terör örgütlerinin “Kürtler” olarak tanımlanmasına çok kızar ve karşı çıkardım. Dileğim Elmar Brok gibi konuya hakim politikacı ve medya mensuplarının sayısının artması ve AB kamuoyununun “aptal” yerine konulmaması.