KIŞ, SİNEMA, MISIR?

Mehtap DEMİR 23 Oca 2022

Mehtap DEMİR
Alışveriş merkezlerinin en üst katlarına yerleşen salonlar ise nispeten izleyicisiyle buluşuyor…

 

Film izleme alışkanlıklarımız değişti, köklü bir dönüşüm bu, sinema salonlarının birer birer kapanmasına üzülmeyi bıraktık…

 

Alışveriş merkezlerinin en üst katlarına yerleşen salonlar ise nispeten izleyicisiyle buluşuyor…

 

Ama artık film seyretmek deyince evimizde internet araçları var…

 

Bugün sinemaya gitsek kişi başına yapacağımız masrafın çok altına bir bütçeyle gece gündüz yüzlerce filme, diziye, belgesele ulaşabiliyoruz.

 

İki farklı açıdan bakalım.

 

Sinemaya bağlı olarak olgunlaşan onu çevreleyen entelektüel kapasite…

 

Bu bahis, sinema salonundaki fuayeden başlayıp, filmin bitişini takiben bir kahve-çay eşliğinde yapılan eleştirel sohbete kadar gider… 

 

İçeriğinde edebiyat, tarih, oyunculuk, siyaset gibi birçok konuyu barındıran bir kültürel dokudur….

 

Diğeri ise,

 

Tüketime bağlı “izle, unut, diğerine geç” dürtüsü…

 

Burada izlediğimiz içerikten etkileniriz, hemen sosyal medyada birkaç görsel ve birkaç alıntı ile paylaşırız, aldığımız emoji etkileşimleri yeni entelektüel kapasitemiz olur.

 

Gündüz gece fark etmeksizin saatlerce izleriz…

 

Yani daha doğrusu tüketiriz diyelim.

 

Bu iki farklı seyir şekli üretimde de farklı yollara neden olur…

 

Film festivalleri geleneği korumaya devam ediyor, kırmızı halı ile klişe olan büyük çaplı toplantılar ve ödül törenleri sektörün yenileri ve iyilerini bir arada toplama alışkanlığını sürdürüyor…

 

Alternatif filmlerle; eleştirel yaklaşım, neomarksist sinema ve feminist duruş içerikleri

Z kuşağı hatta alfa kuşağı için hala bir alternatif…

 

Bu yaklaşımlar kendilerini güncelliyor. Ekosistem, sürdürülebilirlik, sınır çalışmaları, jeopolitik gibi konuları, yaygın teknolojik gündemin içerisinde yorumlamaya çalışıyor…

 

 

 

 

 

 

Seyretmenin en yalnız hali

 

Mobil aygıtları, bilgisayar ve TV ekranlarını geçtik…

 

Kafamıza taktığımız büyük bir gözlükle gerçek dünyada olan bedenimizi unutup seyretmenin ‘en yalnız’ haline geçiyoruz…

 

Sanal gerçeklik VR…

 

Evde odanızda ayakta duruyorken uçurumun kenarından düşüp dünyanın en yüksek binasından aşağı atlayabilirsiniz.

Filmleri bu şekilde seyredebilirsiniz…

 

Online paylaşımla dünyanın bir ucunda arkadaşınızla aynı anda oyun oynayabilirsiniz.

 

Teknolojiyi görmezden gelmenin ya da yeni neslin geleceğine üzülerek yaklaşım sergilemekten vazgeçelim…

 

Bizim öğretilerimizin ötesinde olanlar kötü değildir, sadece bizim için yenidir….

 

 

Beyni yormak çok kolay…

 

Bunun için geleneksel medya ve yeni medya aynı kapasitede davranıyor.

 

Kayıp bulma programları, evlilik, yemek programları…

 

Bülent Ersoy’a şemsiye tutan asker,

 

Gülşen’in sahne kıyafeti,

 

Sezen Aksu’nun şarkı sözleri… Tartışmalar…  

 

Aynı kafa…

 

Nelere kaygılanıyoruz,

 

Neleri tartışıyoruz,

 

Saatlerimizi nasıl geçiriyoruz,

 

Nasıl konuşuyoruz…

 

Hayret mi edelim, ne diyelim bilemedim…

 

 

Düşünmek için…

 

“Uygarlığın gerçek ölçüsü; ne nüfus çokluğu, ne kentlerin büyüklüğü ne de üretim bolluğudur. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir”

 

Ralph Waldo Emerson

 

“İnsanın vahşi toplumlarda her an düşmanları gelip onu öldürebilir diye korktuğu, kendini elinden geldiğince savunmaya çalıştığı koşulları haklı gösterecek bir tür neden belki bulunabilir. Ama insanın kendi katillerine silah üretmek zorunda bırakıldığı bir toplum asla haklı gösterilemez…”

 

Ayn Rand