IQ'MUZA İFTİRA

Refik ERDURAN 26 Ağu 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Günümüzde fazlaca suskun kişiler sıkıcı sayılırlar. Kızların birbirlerine boyfriend'lerini çekiştirdiği olur: "Aman şekerim, annemle tanıştırmaya götürdüm. Koltukta lök gibi oturdu, ağzını açmadı. Salak mı ne!"

Söz mü önemli, akıl mı? Uzmanlar arasında iki görüş var

1. İnsanlar önce beyinlerinin işlem gücünü geliştirdiler, sonra o aklı kullanarak konuşmaya başladılar.

2. İnsanlar önce ağızlarından sesler çıkarmaya başladılar, sonra o sesleri çağrı, uyarı ve tehdit için kullandılar. O iletişim sisteminin gelişmesiyle beyinlerinde akıl oluştu.

Günümüzde fazlaca suskun kişiler sıkıcı sayılırlar. Kızların birbirlerine boyfriend’lerini çekiştirdiği olur: “Aman şekerim, annemle tanıştırmaya götürdüm. Koltukta lök gibi oturdu, ağzını açmadı. Salak mı ne!” Ters yöndeki abartı da salaklık şüphesi yaratır. Öylesine geveze, zevzek, çenesi düşük falan denir. Tabii, önemli olan sözün miktarı değil kalitesidir. Son yıllarda bir başka faktör akılları karıştırdı: Yabancı dil konusu. Bence aşırı önemseniyor. Kimilerini övüyorlar: “Efendim, sekiz lisanı ana dili gibi biliyor!” İnsanın tek anası ve tek ana dili olur. Sekiz milletten sekiz anası olmadıkça sekiz lisanı ana dili gibi konuşması mümkün değildir.

Ayrıca dil öğrenme gücünü ve enerjisini sekize bölen kişi hiçbirinde yeterince ustalaşıp derinleşemez. Bir iki yabancı lisanı o dillerde yazılmış şeyleri söz çeşnilerinin tadına vararak okuyacak kadar öğrense, birkaç başka dilden de üç beş sözcükle çat pat yol sorabilse yeter. O kadarını ihmal etmek ise hatadır. O yüzden olmadık işler gelebilir insanın  başına. Ne gibi? Geçen ay Çinceden başka dil bilmeyen bir Çinli turistin Almanya’da yaşadığı acıklı komediyi anlatayım.

Adam gümrükten geçer geçmez bakmış ki cüzdanı cebinden yürütülmüş. Telaşla polise koşup derdini anlatmaya çalışmış işaretlerle. Eline bir doldurulacak bilgi formu vermiş, ad ve soyadının yazılacağı yerleri göstermişler. O kutuları doldurup formu polise iade etmiş. Yatakhane gibi kullanılan bir spor salonuna götürmüşler hemen. “Yat, uyu, keyfine bak” demişler işaretle. “Anlaşılan burada âdet böyle, cüzdanını çaldıranı gözaltına alarak cezalandırıyorlar” diye düşünerek yatıp yorganı başına çekmiş adamcağız.

Günler geçmiş. O “Ne oluyor, cüzdan nerede” anlamında el kol salladıkça hep “Daha var, acele etme, yatmana bak” işaretleriyle yatıştırılıyormuş. Ama yirminci güne girilirken sabrı tükenmiş. Avaz avaz “Yeter ulan, başlatmayın cüzdan cezanızdan” diye Çince ana avrat dümdüz gittiği görülünce kriz geçirdiği korkusuyla tercüman derdine düşüp yakındaki bir lokantada çalışan Çinli garsonu getirmişler apar topar. Çince ve Almanca uzun bağrışmalardan sonra anlaşılmış ki geldiği gün adamın eline verilen belge mültecilerin dolduracağı bilgi formuymuş. Şimdi söyleyin lütfen: Bu olay söz krizi mi, akıl krizi mi? Yahut şöyle sorayım: Aynı olay Avrupa’ya giden bir köylümüzün başına gelseydi, nedenini anlamadan götürüldüğü yerde yorgan altına girip yirmi gün yatar mıydı? Yahut Türk polisi meseleyi anlamadan bir şaşkın turisti mülteci adayı yapar, yirmi gün zoraki misafir eder miydi? “Türk milleti zekidir” sözünü bıkıp usanmadan alaya alanlar da bir düşünsün.