HERKES ŞİKE TALEP EDİYOR

Osman ATAMAN 05 Tem 2016

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
Başkentin 'istikrarlı' spor kulübü Gençlerbirliği'nin '33 yıllık' Başkanı İlhan Cavcav; (Aziz Yıldırım'ı kastederek) 'Eğer hapislik sürerse…

Başkentin ‘istikrarlı’ spor kulübü Gençlerbirliği’nin ‘33 yıllık’ Başkanı İlhan Cavcav; (Aziz Yıldırım’ı kastederek) ‘Eğer hapislik sürerse… Eğer gün verirlerse… Aziz mahkum olursa… Hiç tereddüt etmem, başkanlığı bırakırım… Kulüpler, yöneticilik yapacak kimse bulamazlar… Gazete ilanıyla başkan aramaya başlarlar.’ diyordu 2011’de. Ne güzel diyordu! Geçmişte anlaşamadığı bir kişi olduğunu da vurguluyordu ki, sözlerinin etkisi daha da artsın!

1974’te Marksizm-Leninizm ideolojisi üzerine kurulu ve Kongra-Gel, Kadek gibi ‘yedek’ isimler de kullanan, bir çok ülke ve uluslararası kuruluş tarafından terör örgütü ilan edilmiş olan PKK’nin kurucusu Abdullah Öcalan; (Devlet ve Kandil’e seslenerek) ‘Benim yapacaklarım bitti. Bundan sonra benim rolümü sürdürmem için sağlık, güvenlik  ve özgür hareket alanının sağlanması gerekiyor. Her iki taraf da beni idare ediyor. Kandil beni taşeron olarak kullanıyor. Devlet de heyeti taşeron olarak kullanıyor. Her iki tarafın beni taşeron olarak kullanmasına son veriyorum’ buyuruyordu. Cevap, ‘özeleştiri’ yapmak üzere toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nin 5. Genel Kurulu’ndan, Diyarbakır’dan geliyordu. DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk ; ‘KCK tutukluları bırakılmalıdır. Sayın Öcalan’ın sürece hakim ve müdahil olması için koşullar düzenlenmelidir.’ diyordu. Kendin çal, kendin oyna denilen bir tiyatronun yansıması…

Genel Kurmay Başkanı (e)  Işık Koşaner’in 14 Temmuz 2011’de Balyoz Davası kapsamında tutuklanan generallerin YAŞ’ta emekli edilmeleri yerine, ‘temdit’ veya ‘özel izin’ seçeneğinin kullanılmasını talep ettiği kamuoyuna yansıyordu. Koşaner’in ayrıca, yeni komuta kademesi için önerileri arasında yer alan Orgeneraller Aslan Güner ve Saldıray Berk isimleri üzerinde de talep ettiği konumu sağlayamadığı duyuluyordu. Ve bu gelişmeler üzerine Koşaner emekliliğine 2 yıl kalmasına rağmen ‘istifa ediyordu’. Birbiriyle benzemeyen bu üç profil ve taleplerinin ‘ortak’ yanı, her birinin kendi veya önerdiği konunun öznesi olanlar için ‘hukuka müdahale’ ve ‘kişiye özel’ yaklaşım geliştirilmesi talebidir. Her biri, özü itibarıyla ‘şike’ talep etmekte, Türkiye’yi saran her türlü      ‘kirliliği’ temizleme iradesindeki siyasi yapının uygulamaya soktuğu hamleleri kavrayamamakta , ‘böyle gelmiş, böyle gider’ hülyasında davranmaktadırlar.

Türkiye, 2002’den beri, dozunu arttıra arttıra, kalıcılığını pekiştire pekiştire ‘demokratikleşmesini’, ‘hukukun üstünlüğüne dayalı milli egemenliği’ tesis etmesini ciddi yol kazalarıyla da olsa (Ergenekon vs)  inatla ve kararlıkla sürdürmektedir. İster bir terörist başı olsun.. İster bir imtiyazlı spor yöneticisi .. İster bir askeri bürokrat.. Türkiye’de korkutarak, şantaj yaparak, tehdit ederek sonuç alacakları,  ‘ boyun eğdirecekleri’ bir muhatap ne mutlu ki artık yoktur. Türkiye, nihayet dönülmez şekilde demokraside de ‘çağ atlamaktadır’.  Bu ‘atlama’ sırasında temel sorun, bazen gerçekten ihtiyaç olan düzenleme yapılmakta, bazen de ‘paralel’ nedeniyle  ‘travma tamiratı’ sırasında yanlış ancak o an gerekli tadilat yapılmaktadır. Bunları da aşarak ‘kalıcı’ ve temiz bir hukuk düzenini kavuşmak uzaktaki sevgiliye duyulan özlemdir. Olacaktır. Sabır !