CATE BLANCHETT DE BİZİ GÖRECEK Mİ?

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Televizyon uzakları yakın eyler. Vizontele filmini izlemiş olanlar hatırlayacaktır. Orada televizyonun Türkiye'deki ilk zamanlarından bahsederken Zeki Müren üzerinden bir anlatım gerçekleşir.

Televizyon uzakları yakın eyler. Vizontele filmini izlemiş olanlar hatırlayacaktır. Orada televizyonun Türkiye’deki ilk zamanlarından bahsederken Zeki Müren üzerinden bir anlatım gerçekleşir. Zeki Müren’i görebileceksiniz denir. Orada aradan sıyrılan bir kişi “Zeki Müren de bizi görecek mi der.” Sosyal medya sayesinde Zeki Müren de bizi görebilirdi. Eğer ömrü vefa etse ve sosyal medya kullansaydı.

Cate Blanchett’e geçelim.  

Cate Blanchett ile Zeki Müren… İkisi de geniş kitleler tarafından takip edilen,  sevilen,  sayılan kişiler. İkisi de milyonlarca kişi tarafından beyaz camda yani televizyonda izlendi. Cate Blanchett milyarlarca kişi tarafından izlenmiş de olabilir. Kendisi Birleşmiş Milletler’in  İyi Niyet Elçisi oldu.  Daha doğrusu Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin İyi Niyet Elçisi. Görevi nedir? Mültecilerin çektiği dramları dünya gündemine taşımak. Mahsuru yok. Kim olursa olsun mülteciler için fedakarlık yapıyorsa takdir etmek gerekir. Angelina Jolie bu görevi sürdüren ünlülerden birisiydi. Vicdanı susmuş bir dünyanın vicdanı olmaya niyet etmiş her kim varsa takdiri hak eder. Niyeti  ne olursa olsun. Cate Blanchett iki Oscar ödülü sahibi ünlü bir isim olarak küresel firmalar için mükemmel bir pazarlama aracı. Marka yüzü olduğu şirketlerin reklamları dünyanın dört bir yanında boy gösteriyor. En çok da havalimanlarındaki lüks dükkanlarda.

İşte burada bir çelişki başlıyor.

Pahalı ürünlerin tüketicileri için havalimanlarında yüzünü gösterirken, mülteci kamplarına kendisi gidiyor. Mültecilerin girmesinin yasak olduğu havalimanları ile marka yüzü olduğu ürünlerin varlığının hayal edilemeyeceği mülteci kampları. Dünyanın içinde bulunduğu açmazı ve ikiyüzlülüğü anlatmak için daha kestirme bir örnek bulmak zor olurdu. Elbette karşı değiliz çabalara ama göstermelik hareketlerle sınırlı kalan çabalar, iyilik adına yapılanları örseliyor, iyilik kavramına taşıması güç yükler istifliyor.

Cate Blanchett örneğinden uzaklaşalım ve Birleşmiş Milletler’e odaklanalım. Mülteciler Yüksek Komiserliği belki de Birleşmiş Milletler bünyesindeki en hayırlı kuruluştur. Hani şu güvenlik kurulu üyeleri tarafından Suriye’yi cehenneme çeviren örgüt… Toplantılarını New York’ta, Cenevre’de yapan ama mülteci kamplarını Ürdün’de, Lübnan’da kuran örgüt…   Cate Blanchett örneği bize şovla hakikat arasındaki derin uçurumu ortaya koyuyor. Kendisine minnet borçluyuz. En azından dünya üzerindeki en şanslı kabul edilen kişilerden birinin dünyanın en şanssız addedilen kesimlerinden biriyle iletişim kurması çabası için. Bir göçmenler kıtası olan Avustralya’dan kalkıp, Ürdün’e mülteci kamplarına gittiği için. Belki günü birinde Avustralya’nın insanlık dışı şartlarda tuttuğu mülteciler için de çaba göstermeye çalışabilir. O zaman kuşku yok ki riyakar dünyaya kocaman bir şamar atmış olacaktır. Belki filmlerini bile görmeyen insanların seslerini duyurmak için onlarla birlikte oldu kendisi. Belki bir daha hiç görmeyeceği kişilerle... Zeki Müren’i gördük ve Zeki Müren de bizi gördü mü bilmiyorum. Cate Blanchett’i gördük ve o da mültecileri gördü. Sahile vuran bir mülteci çocuğun cesedinin anlatamadığını anlatmaya talip şimdi.

Kolay gelsin.