BULGARLI DİLMA VE BREZİLYA'NIN UZUN HİKAYESİ

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Kenan İmirzalıoğlu'nun başrolünde oynadığı bir film de oldu. Bulgarya'dan dedesi Süleyman pehlivanla Türkiye'ye göç etmiş. Sevda hikâyesi, hayata karşı dik duruş derken olaylar gelişmiş.

 

Mustafa Kutlu’nun nefis kitabıdır: Uzun Hikâye Okumayan okusun, okuyan sayfalarını bir daha çevirsin. Kenan İmirzalıoğlu’nun başrolünde oynadığı bir film de oldu. Bulgarya’dan dedesi Süleyman pehlivanla Türkiye’ye göç etmiş.  Sevda hikâyesi, hayata karşı dik duruş derken olaylar gelişmiş. Mustafa Kutlu’nun kaleminde modern zaman efsanesi olan bir hikâye. Hani bir çıkıp gelse dese ki Bulgaryalı Ali benim. İnanırız. O denli gerçekçi, o denli hayatın içinden. Ali haksızlıklara karşı duran, kendince ilkelere sahip, kimseye müdanası olmayan yiğit bir kişilik… Hz. Ali’den ilham almış Mustafa Kutlu sanırım. Bulgarya çok göç veren bir ülke.  Bir de eskiden sınırlarla bölünmediğimiz zamanlar yan yana yaşadığımız bir ülke. Sonra her Balkan ülkesi gibi Slav milliyetçiliğinden payına düşeni aldı. Osmanlı sonrası rejimlerin hışmına uğrayan herkes kendine başını sokacak güvenli bir yer aradı. Bunlardan birinin hikâyesini anlatacağım. Petar Rúsеv, Bulgarya’dan kalkıp ta Brezilya’lara gitmiş. Sebep? Ekonomik değil diyelim, ötesini siz düşünün. Pedro Rousseff adını almış. Yeni yere uyum sağlamak lazım. Hani yabancı futbolcular Türk vatandaşlığına geçince isimleri de Türkleşir ya, onun gibi diyelim. Ha Petar, ha Pedro.

Petar’ın, pardon Pedro’nun bir kızı olur. Adı Dilma. Ülke şartları, darbeler derken, Dilma hapislere girer çıkar. Kader ağlarını örmüş ve babasının göçmen olarak geldiği ülkede başkanlığa doğru taşımaktadır. Başkan Da Silva’nın yanında yer alır ve sonra başkandır. Darbelere karşı şerbetli Dilma, ülkesini Latin Amerika’da söz sahibi yapmaya kararlıdır. Latin Amerika’nın ABD’nin arka bahçesi olduğu yeter diye düşünür.  Dünyanın farklı yerlerinde kendisi gibi düşünenler de yok değildir hani. Ama sesini yükseltenin kafasına vurdukları için kolay değildir. İmtihan bildiği yerden gelmez Dilma’ya, sokaklardan gelen bir lider sokaklarla imtihan edilmektedir. Askeri darbe yerine başka sopalar bulmuştur kendinden hazzetmeyenler. Sokaklar karışır. Bizdeki Gezi ile aynı döneme denk gelir. Sokaklarla alt edemedikleri için savcılar devreye sokulur. Askerin yerini yargı almıştır ve topyekun bir kuşatmanın ortasında bulur kendini. Kendine güvenen kitlelerden başka kimsesi yoktur.  Halkı korumakla görevli askeri halkın üzerine salan küresel oyuncular şimdi de halka adalet dağıtması gereken savcıları halkın hakkını gasp etmesi için tutmuşlardır.

Bulgaryalı Ali’ye dönelim. Tahsili olmasa da terbiyesi vardır Ali’nin. Kendini yetiştirir ve diyar diyar gezer kök salabilmek için. Güçlü bir rüzgar her seferinde filizlenen köklerini söküp atar.  Ali kaybeden olsa da kazanmıştır. Karşısındakiler toprağa gömülüp giderken onun topraktan yeşerecek bir hikâyesi vardır. Sağ olsun var olsun Mustafa Kutlu… Bu hikâye Ne yalnız Ali’nin, ne yalnız Dilma’nın hikâyesidir.  Bulgarya’nın dünyanın farklı yerlerine savurduğu kişilerin acıklı hikâyesi de değildir bu sadece… Bu Türkiye’nin hikâyesidir. Bu Brezilya’nın hikâyesidir. Bu, yok sayılan, söz hakkı verilmeyen, itilip kakılan kitlelerin uzun hikâyesidir.