BİZ BİR CEVİZ AĞACIYIZ GÜLHANE PARKI'NDA

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Gülhane denince aklımıza İstanbul'da Sarayburnu'ndaki park gelir. Gülhane Parkı'nın içinde Boğaz'a bakarak bir çay içmek güzeldir.

Gülhane denince aklımıza İstanbul’da Sarayburnu’ndaki park gelir. Gülhane Parkı’nın içinde Boğaz’a bakarak bir çay içmek güzeldir. Ama bugünlerde Gülhane ismi farklı bir sebeple gündemimize geliyor. GATA’nın yani Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin Sağlık Bakanlığı’na devri münasebetiyle. GATA kapanıyor deniliyor. Tarihin farklı bir yöne doğru evirildiği kesin. Şimdi biraz Gülhane Parkı’nda dolaşmaya çıkarmak istiyorum sizi. Nazım Hikmet’in şiirini Cem Karaca’nın sesinden dinleyerek bu yolculuğu tamamlayabilirsiniz: Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda...

Bu şiirle ilgili bir rivayete yer verelim, sonra yürümeye devam ederiz. Nazım Hikmet, arananlar listesinde olduğu bir zaman sevdiğiyle Gülhane Parkı’nda buluşmak için sözleşir. Polisler etrafta olduğu için de bir ceviz ağacının tepesine çıkar. Sevdiği gelir lakin aşağıda polis olduğu için seslenemez. Bu şiir çıkar ortaya. Gülhane, ismi üzerinde güllerin olduğu bir yermiş önceleri. Topkapı Sarayı’nda ait bir bahçeymiş. Bu topraklarda devlet ile milletin buluştuğu öncü mekanlardan birisi ayrıca. Tanzimat Fermanı, Gülhane’de okunmuş. Padişah’ın fermanı yakındaki Gülhane Kasrı’ndan dinlediği söylenir. Sonrasında ise başlar bizim modernleşme serüvenimiz. Batı nereye biz oraya... Okumuş yazmış kesim hep biraz Tanzimat’ın paltosundan çıkmıştır. Hep o günlere bir atıf vardır, hep o günlerin mayaladığı bir zihinle düşünür. Artısıyla, eksisiyle, bu böyledir. Gülhane Parkı, zaman içinde Saray’dan ayrılır. 2. Abdülhamit döneminde hızlanarak devam eden modernleşme serüveninde Gülhane Seririyat Hastanesi olarak açılır. Yine aynı yerde, Gülhane’de... Üstelik Sultan’ın doğum gününde açılışı yapılacak kadar önemli bir eserdir günün şartlarında.

Sonra savaşlar başlar, Osmanlı gider ve yerine Türkiye Cumhuriyeti gelir. Gülhane yine vardır ama bu sefer yolu Ankara’ya düşer. İsim aynı kalır ama Gülhane Askeri Tıp Akademisi Ankara’ya yeni görev yerine taşınır. Haydarpaşa’daki hastane dahil olmak üzere birçok askeri kurumu çatısı altında toplar. Gülhane isminin ortaya çıkışı, geçirdiği maceralar işte böyledir. Savaşlar olur, ülkeye hizmet edilmesi gerekir, Gülhane hep koşturmuştur. Sonra gün gelir darbeciler birçok askeri kurum gibi Gülhane’yi de amacı dışında bir araç olarak kullanmaya başlarlar.

Askeriyenin bir terör örgütünün aracı haline getirilmesi sürecinin manivelası olmuştur. Tıpkı Kuleli gibi Gülhane de ömrünün tamamlar ve günümüz Türkiye’sinde olması gerektiği şekliyle hizmet vermek için yeniden yapılandırılır. Tanzimat’la başlayan Gülhane macerası yeni bir dönemece girer. Saraydan parka, askeri hastaneden sivil bir kuruma giden yolda Gülhane tüm bunları yaşar. Gülhane’de parkın içinde bir kasır yok artık. Bir askeri hastane de. Hatta Türkiye’nin hiçbir yerinde askeri hastane yok artık. Topluma yön verecek bildiriler de Gülhane’de okunmuyor. Sarayın bahçesinde turistler geziyor, Arkeoloji Müzesi’nin altındaki Gülhane’de, eskiden ahırların olduğu bölümde şimdi İslam Bilim Teknoloji Müzesi yer alıyor. Hasılı, Türkiye değişiyor, değişimin önündeki engelleri kaldırarak yeni bir döneme adım atıyor. Yani... Millet ceviz ağacından indi ve geleceğine yürüyor.