AYDIN MUHALEFETİ, REFAH DEMOKRASİ AÇMAZI? (2)

Tarık ÇELENK 19 Nis 2016

Tarık ÇELENK
Tüm Yazıları
Türk Solu'nun Jakoben olmayan kanadının, özellikle muhalefet ve bağımsız örgütlenme özgürlüğü kültürü açısından demokrasimize katkıları tartışılmazdır.

Türk Solu’nun Jakoben olmayan kanadının, özellikle muhalefet ve bağımsız örgütlenme özgürlüğü kültürü açısından demokrasimize katkıları tartışılmazdır. Son dˆnemlerde liberal değerlerin de taşıyıcılığına ¸stlenmiş T¸rk Soluínun kitlelerle her zaman iletişim sorunu olmuştur. Bunun gerekÁesi zaman zaman din olmuş, bazen de gelenek ve ticari piyasanın işletilmesi konuları  olmuştur. Dar bir ˆrnek olsa da Terzi Fikriínin Fatsa, Merhum Ecevitíin 1979 seÁim zaferi, belki de KCKínın kitleler ¸zerinde uyguladığı metotlardan elde ettiği tedrici başarılar gibi birkaÁ istisna dışında, siyasi tarihimizde bu hep bˆyleydi.

13 yıllık Ak Parti iktidarında kitlelerle doğru iletişim kuramayan muhalefet  partileri, başlangıçta bir dip dalga darbesi niteliğini taşıyan Gezi hareketiyle işlevlerini fiilen Gezi’nin entelektüel beyni olan Türk ve sonradan katılan Kürt solu ve Liberallerine terk ettiler. Gezi’nin beyni niteliğindeki bu entelektüeller, sosyal medya başta olmak üzere mahallede de muhalefet partilerinin fonksiyonunu üstlendiler.

Bu kesimler ˆzellikle Ak Partiínin kalkınma ve hizmet ağırlıklı politikalarının yan etkilerine karşılık, demokratik ve liberal değerleri savunarak y¸ksek bir ˆzg¸ven iÁinde toplumsal muhalefetin beyni olduklarını varsaydılar, Haziran seÁimleri ardından elde edilen sonuÁtan sonra, bu konuda y¸ksek bir ˆzg¸ven sağlamışlardı.

1 Kasım seçimleri sonucunda , entelektüel muhalefet (aralarında az miktarda liberal sağ olsa da daha çok sol ve liberal) hayal kırıklığının ötesinde halkı dolaylı da olsa suçlamaya veya yalnızlaşmaya yöneldi. Aydınlarımızın evrensel kriterlerle ne kadar liberal veya sol oldukları ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte; savundukları demokratik değerlerin kitle bireylerinin hayatlarında ne derece refah seviyesini arttıracağını ve gelir uçurumunu kapatacağını anlatamadılar. Bu konuda yaşanmış güzel deneyimleri  ve hikayeleri maalesef söylem dışında pek yoktu. Halk bunları kendisine hep yabancı gördü. Tezlerini afaki buldu.

÷zellikle Batıída Liberal değerleri savunan insanların bir kısmı, Amerika kurucuları gibi burjuva-t¸ccarlar, bizde ise daha Áok  İttihat-terakki geleneğinden gelen b¸rokratlardı. CHP bu geleneğin b¸rokrat kanadının ¸st¸nden şekillendi, DP ise daha Áok m¸lk sahiplerinin ¸st¸nden v¸cut buldu. Bu doğrultuda CHPíde ˆncelik Devlet , DP-AP-ANAP-AK Parti geleneğinde ˆncelik ise halk  başlangıÁ referansı oldu.

Türk ve belli bir döneme kadar Kürt solunun bir kısmı CHP’de tutunmaya ve yer bulmaya çalıştı. Özellikle 70’li yıllardan beri süre gelen Türk sağı ise değişik kırılmalar ve savrulmalarla gelerek şu an AK Partide şekillendi. Son seçimlerde belirleyici parametreler can güvenliği (devlet-kamu düzeni)  ve mal güvenliği idi (ticareti ve hizmetin işlevselliği ). Halk oyunu kullanırken, yaptırım g¸c¸ olamayan entellekt¸ellerin savunduğu değerlerin, K¸rt ve Ortadoğu gibi sorunlara ilişkin analizlerinin, kendi can / kamu  ve ticaret g¸venliklerinde ; yolsuzluk, Á¸r¸me, adalet benzeri değer yıpranmalarının da yaşamını değiştiren b¸y¸k yatırımlar karşısında karşılığına ikna olamadı. Entelekt¸eller Taksimíden fikirlerini Anadoluínun kahvelerine taşıyacak kurumları  yoktu. Azimleri yetemedi. Halk Ak Partili politikacıların pop¸ler sˆylemlerini ve nasıl yaptıklarına değil, neyi yaptıklarına    itibar etti.

Bundan böyle anlaşılıyor ki, bu entelektüellerimizin  sağlıklı bir retrospektif yapma koşuluyla Anadolu’ya  değerlerini anlatmaları ve ikna etmeleri başka bir baharı gerektirecek.

Merhum ÷zalíın teşebb¸s ifade, inanÁ, dolaşım ve m¸lkiyet ˆzg¸rl¸ğ¸ olarak yorumladığı demokratik değerlerin olumlu etkilerini bug¸n yaşam iÁinde gˆrebildik. Otoriter&Totaliter rejimlerde kalkınma, refah ve gelir dağılımı adaleti ilişkileri             ise ayrı  bir yazı konusu olacaktır.