AB , TÜRKİYE'Yİ KAYBETMEK ÜZERE

Ozan CEYHUN 10 Ağu 2016

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
7 Ağustos 2016 Pazar Günü Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine sadece İstanbul'da beş milyondan fazla insan buluştu.

7 Ağustos 2016 Pazar Günü Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine sadece İstanbul'da beş milyondan fazla insan buluştu. Türkiye'nin başbakanı ve tüm muhalefet partileri CHP ve MHP'nin de liderleri oradaydı. 7 Ağustos 2016 Pazar Günü sadece İstanbul'da sayıları 5 milyonu aşan ve Türkiye genelinde 81 ilde toplananlarla birlikte 10 milyondan fazla insanı bir araya getiren demokrasi sevgisi ve teröre karşı dayanışmaydı!

Hala ABD'de terörist faaliyetleri koordine etmesine göz yumulan ve AB ülkelerinde serbestçe faaliyetlerini sürdürmesine göz yumulan Fetullah Gülen terör örgütünün asker üniforması giymiş teröristlerinin 15 Temmuz'daki darbe girişimini kahramanca püskürten Türkiye insanı tek yürek ve tek ses olmuş bir halde terörü lanetledi ve demokrasiye olan sadakatini sergiledi. Türkiye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine meydanları dolduran 10 milyon insan demokrasiye sahip çıkarak dünyaya örnek oldu. Toplam ülke nüfusları 10 milyonun çok altında olan bazı AB üyesi ülkelerin “Türkiye düşmanı” demeçler vermeye meraklı başbakanlarına ya da dışişleri bakanlarına da bir mesajdı 7 Ağustos 2016.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasını neredeyse üzüntüyle izlemekte olan AB içindeki bazı çevrelerin yüzüne de bir “Osmanlı şamarı” oldu 7 Ağustos 2016. Ve her zaman olduğu gibi ABD ve AB medyası uyguladığı “çifte standart” ile kimseyi şaşırtmadı. Milyonlar demokrasiye sahip çıkarken “CNN”, “BBC”, “ARD” ya da “ZDF” gibi televizyon kanalları naklen yayın yapma ihtiyacı duymadılar. AB ülkelerinin bazı haber ajansları milyonlarca insanı “yüz bin kişi alandaydı” şeklinde “önemsizleştirmeye” çalıştılar. Sözde “bağımsız” AB ülkeleri medya organları “derin merkezlerin talimatları” doğrultusunda AB kamuoyunu yanlış bilgilendirmek için çırpındılar!

Şaşırmadık! Çünkü alıştık artık. Türkiye'nin demokrasisine sahip çıkması AB'de bazı kesimleri çok rahatsız etmekte. “Demokrasinin beşiği” olmakla böbürlenilen AB ülkelerinin bazılarında “Türkiye'de faşist darbecilerden medet umulmakta”. Oysa AB'deki sözde “Türkiye dostlarının” ya da “Türkiye karşıtlarının” artık Türkiye insanının “beş cent” bile değer vermediği “boş” demeçler vermek ve medya aracılığı ile algı operasyonları yaparak AB kamuoyunu aldatmak yerine “Yeni Türkiye'yi” iyi analiz etmeleri çıkarlarına olacaktır.

“Gezi provakasyonunu”, “17-25 Aralık Fetullah Gülen terör örgütü darbe girişimi”, Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçimleri ya da peş peşe iki genel seçimi “Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmek” amacıyla kullanmaya kalkan ve bu uğurda “çok para döken” malum AB çevreleri inşallah artık kavramışlardır! Türkiye'nin vatandaşları “hakimiyet milletindir” ilkesine sımsıkı bağlı bir şekilde demokrasilerini savunmaya kararlılar! PKK ya da PYD terör örgütlerinden medet umanlar, DAEŞ'in Türkiye'deki kanlı eylemlerinden beklentisi olanlar ve son umut olarak Fetullah Gülen terör örgütünü devreye sokanlar boşuna uğraşmaktalar.

Türkiye insanı tüm bu alçak planlar karşısında çok daha fazla kenetlenmekte ve teröristlerin Türkiye'ye zarar vermesine izin vermemektedir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçmenlerin yüzde ellisinden fazlasının oyunu alarak seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ı şimdi seçmenlerin yüzde sekseni desteklemektedir. İktidar ve muhalefet Cumhurbaşkanı ile dayanışma içindedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine AK Parti’li, CHP'li ya da MHP'li Türkiye vatandaşları 24 gündür meydanlarda demokrasi nöbeti tutmaktadır. Yarın yine Cumhurbaşkanının çağrısıyla bu nöbeti sona erdirecekler.

Cumhurbaşkanını seçenler de seçmeyenler de demokratik seçimle Cumhurbaşkanı olan liderlerine sahip çıkmaktalar. Peki AB ne yapıyor? Hiç bir şey! Daha da kötüsü Türkiye'nin top yekün demokrasiye sahip çıkışına destek vermekten bile aciz durumda! Hatta bazı AB üyelerinin başbakanları ya da dışişleri bakanları “kahraman Türkiye insanının demokrasi mücadelesini karalamaya çalışıyor” ve “Türkiye AB üyesi olmamalı” şeklinde çirkin demeçler veriyorlar.

Evet eğer AB bu hale geldiyse ve tüm AB değerlerini ayaklar altına alan, demokrasiyi savunanlara karşı darbecilerin çıkarlarını kollayacak kadar AB kriterleriyle çelişen ülke yöneticileri tarafından yanlış yönlendiriliyorsa zaten böyle bir AB'ye Türkiye üye olmak istemez! Bu gidişle AB, Türkiye'yi kaybedebilir ve Türkiye'yi AB değerlerini çiğneyerek kaybeden bir AB özünde “AB'yi AB yapan tüm değerlerini de yitirmiş olacağından” kendi kaybeder! Türkiye, AB üyeliği konusunda kararlıydı. Ancak AB'ye yabancılaşan bir AB'ye her şey pahasına üye olmak gibi bir ihtiyacı da kesinlikle yok. ABD ve AB'nin Türkiye'ye karşı “tüm Türkiye vatandaşlarını rencide eden” tutumları doğal olarak 79 milyon Türkiye vatandaşının “AB ve NATO üyeliğini de” sorgulamasını beraberinde getiriyor.

NATO üyesi Türkiye'de kanlı bir darbe girişiminde bulunan Fetullah Gülen terör örgütünün elebaşı ABD'de barınabiliyorsa ve onun teröristleri AB ülkelerinde serbestçe faaliyetlerini sürdürebiliyorlarsa NATO müttefikliğinin anlamını da tartışmak yanlış olmayacaktır. Türkiye'nin düşmanı terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD'ye silah yardımı yapanlar ve başkentlerinde PYD ofisi açılması izni verenler de NATO üyesi ülkeler! Yine NATO üyesi Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın Almanya'nın Köln kentinde bir etkinlikte konuşması yasaklanıyorsa bu yasağı uygulayan ülkenin dostluğunu hatta NATO'da ve de AB'de işbirliğini sorgulamaktan daha doğal ne olabilir.

Türkiye insanı artık bu sahte “dostlardan” ve sadece kullanıldığı “ittifaklardan” bıktı. Bu nedenle ülkesinin Rusya ile sıkı ilişkiler kurmasını arzuluyor. Aynı şekilde Şanghay İşbirliği Örgütü ile Türkiye arasında diyaloğun başlatılmasına sıcak bakıyor. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ı en az bir AB ya da ABD kadar “partner” olarak görmeyi arzuluyor. 9 Ağustos 2016 tarihinde gündeme gelecek Türkiye-Rusya zirvesindeki Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin buluşması Türkiye'nin çıkarları açısından büyük önem taşıdığından beklentiler de yüksek! AB ise bu kafayla her geçen gün daha fazla Türkiye'den uzaklaşmakta ve kaybetmekte. Bizden uyarması!