AB İMAJI TÜRKİYE'DE HER GÜN DEĞER KAYBETMEKTE

Ozan CEYHUN 16 Eyl 2016

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Eskiden Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye üzerine bir tartışma gündeme geldiğinde sadece Brüksel'de değil Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de kısacası Türkiye'nin genelinde büyük bir ilgi ile izlenilirdi.

Eskiden Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye üzerine bir tartışma gündeme geldiğinde sadece Brüksel'de değil Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de kısacası Türkiye'nin genelinde büyük bir ilgi ile izlenilirdi. Türkiye medyasında AP oturumu birinci haber olurdu. Tüm manşetleri etkilerdi. Sokaktaki vatandaş bu konuyla yakından ilgilenirdi.

Şimdi kimse ilgilenmiyor. Türkiye medyasında AB ve AP haberleri artık en önemli haberler arasında yer almıyor. Gazetelerin iç sayfalarında küçücük haberlere dönüştü. Sokaktaki vatandaş AB ya da AP'de Türkiye ile ilgili ne olup bittiğini sorgulamıyor. Eğer ilgilenecek olursa da “AP gene hangi Türkiye düşmanlığı ile meşgul ve hangi terör grubunu destekliyor?” diyerek alaycı bir şekilde tepki veriyor.

Eskiden AP ya da AB temsilcileri geldiğinde Türkiye'de çok önemli bir olay olarak ele alınırdı. Bırakın AP Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ya da AP Türkiye Raportörü sadece sıradan bir milletvekili geldiğinde tüm medyanın ilgisini çekerdi. AP'de milletvekili olduğu yıllarda çok sık Türkiye'ye gelip giden o dönemin Alman AP Yeşiller milletvekili Claudia Roth bu nedenle Türkiye'de en fazla tanınan yabancı politikacılardan biri olmuştur. Yani her hangi bir AP milletvekili Türkiye ile ilgili bir açıklama yaptığında ve Türkiye'yi ziyaret ettiğinde kendi ülkesinde olduğunda daha popüler bir isim olurdu Türkiye'de.

Şimdi ise AP'nun en popüler milletvekilleri ya da başkanı artık Türkiye'de hiç tanınmayan “nobody” konumundalar. İki hafta önce Türkiye'yi ziyaret eden AP Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok ve AP Türkiye Raportörü Kati Piri Türkiye'yi ziyaret ettiler. Türk kamuoyunun haberi bile olmadı. Onlardan sonra Türkiye'yi ziyaret eden AP Başkanı Martin Schulz'un ziyareti ise “daha önce gelmeliydik” dediğinden dolayı kamuoyunun ilgisini çekti.

13 Eylül 2016 Salı günü AP “Türkiye'de son durum” konulu bir oturumu gerçekleştirdi. Türkiye'nin bu oturumdan haberi bile olmadı. Sadece konuyla ilgilenenler takip ettiler. Türkiye kamuoyu ise bu oturumla ilgilenmedi bile.

AB ve AP bu gelişmenin başlıca sorumlularıdır. AB üyeliği yolunda hedefinden hiç bir zaman vaz geçmeyen Türkiye'de insanlar artık AB ile ilgilenmiyorsa ve hatta belki bugün bir referandum yapılsa “AB'ye Hayır” oyları “Evet” oyları ile başabaş gidecekse buna neden olan AB üyesi ülkelerdeki yöneticilerin sorumsuz açıklamaları ve AP'de Türkiye düşmanı terörist gruplara verilen desteklerdir.

Avusturya Hükümeti en başta başbakanı ve dışişleri bakanı olmak üzere sadece Avusturya kamuoyunda değil aynı zamanda AB kamuoyu nezdinde Türkiye düşmanlığının artması için neredeyse elinden geleni yapmakta. Buna Hollanda ve Macaristan gibi ülkelerin yöneticileri de dahil. Ayrıca AB'nin yanlış politikaları sonucu gündeme gelen sığınmacı krizi nedeniyle tüm AB genelinde sorumluluk taşıyan çok sayıda yöneticinin özellikle Müslüman sığınmacılara ve de bu konu her gündeme geldiğinde Türkiye'ye karşı demeç vermeleri Türkiye halkının AB'ye yönelik antipatisinin artmasını da beraberinde getirmekte.

AB üyesi ülkelerin politikacılarının yanı sıra medya organları da Türkiye'ye yönelik olarak çirkin algı operasyonları ile AB kamuoyunu Türkiye'ye karşı kışkırtmaya devam etmekteler.

Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak kaleme alınan makale ve haberlerde kullanılan dil özünde AB üyesi ülkelerdeki kafatasçı, ırkçı ve faşist partilerle grupların kullandığı dilden farksız. Irkçıların Müslüman ve Türk düşmanı söylemleri neredeyse birebir üstlenilerek Türkiye'de halkın tam desteğine sahip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak kullanılmakta.

AB genelinde kışkırtılmakta olan Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı onu çok seven ve 15 Temmuz gecesi canları pahasına koruyan ve destekleyen Türkiye'nin vatandaşlarını da çileden çıkartmakta. Sadece bununla kalsa iyi AB genelinde hala 15 Temmuz sonrası Türkiye'nin faşist darbe girişimine karşı verdiği mücadele desteklenmemekte. Üstelik milyonların demokrasiye sahip çıkışı desteklenmediği gibi bu faşist darbeyi yapmaya kalkan Fetullah Gülen Terör Örgütü bir çok AB üyesi ülkede kollanmakta. Okulları rahatça beyin yıkamaya devam etmekte. Fetullah Gülen terör örgütü mensuplarının terör propagandası yapmasına müsaade edilmekte.

Aynı şekilde PKK terör örgütü bir çok AB üyesi ülkede derin bir şekilde örgütlenmiş vaziyette faaliyetlerini sürdürebilmekte. PKK'lı teröristler kaçtıkları AB ülkelerinin onları iade etmeyeceğinin güvencesinden emin bir şekilde terörist propaganda faaliyetlerini sürdürmekte ve terör eylemlerinde kullanılmak üzere silah alabilmek için para toplamaktalar. Bunun yanı sıra AB üyesi ülkelerde yaşamakta olan Kürt gençlerinden bazılarını kandırarak terör örgütü için militan olarak kazanmaktalar. Türkiye'de demokrasi mücadelesini desteklemek isteyenler engellenirken PKK terör örgütünü destekleyenlerin mitinglerine her zaman izinler verilmekte.

Kısacası AB'de Türkiye karşıtı olmak her türlü desteği almak anlamına gelirken Türkiye yanlısı olmak da dışlanmak haline gelmiş durumda. Türkiye'nin vatandaşları artık AB'ye güvenmiyorlar. Türkiye'nin DAEŞ, PKK, PYD ve Fetullah Gülen terör örgütlerine karşı verdiği mücadelede AB tarafında pratikte hiç bir şekilde desteklenmemesine tepkililer.

Yine Türkiye'nin Suriye'de DAEŞ'i ağır yenilgilere uğratan çabalarının sadece lafta desteklenmesi haklı olarak onları kızdırıyor. Bir de milyonlarca Suriyeli sığınmacıya kucak açan Türkiye'nin bu konuda AB ile yapmış olduğu anlaşmaya AB'nin sadık kalmaması büyük bir hayal kırıklığı yaratmış durumda.

Şimdi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının aslında sığınmacılar krizinde bağımsız olarak çoktan hak etmiş olduğu vize muafiyetine yönelik olarak AB tarafından siyasi şantaj yapılmaya kalkılması AB'nin imajının yerlerde sürünmesine neden olmakta. Hiç bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı vizesiz bir AB seyahati için PKK terör örgütüne karşı verilen mücadeleden taviz verilmesini kabul etmez.

Bunca yıldır insan haklarına aykırı ve tüm AB ile varılan anlaşmalara da uyulmayarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının haksız bir şekilde yaşamak zorunda bırakıldığı vize uygulaması kimseyi ürkütmüyor artık. Şimdiye kadar olduğu gibi yine binbir zorlukla vizelerini alırlar ama AB'nin siyasi şantajlarına boyun eğmezler.

Peki AB ve AP'nin amacı ne? Türkiye'yi AB'den dışlamak mı? Türkiye'yi sonradan çok pişman olacakları şekilde kaybetmek mi? Eğer amaçları bu ise bilmeliler ki; Türkiye AB yolunda hedeflerinden vaz geçmemiş olsa da her şey pahasına AB üyeliği diye bir hedefe de sahip değil. Hele her geçen gün güçlenen ve daha önemli roller üstlenen Türkiye'nin vatandaşları artık tek alternatiflerinin AB olmadığı inancındalar. Bence bu durum AB için son alarm çanlarıdır!