Farkındayım, bu ülkede eserleriyle gündeme gelemeyen insanların asla ulaşamayacağı kişilerin ya da toplum kesimlerinin özel hayatlarını konu ederek prim kasması son günlerin en gözde modası.
Emin olun bu kadar sinirlenmesem bu konuyu yazmazdım.
Öyle ki pazar gününden beri sinirimin geçmesini bekledim, geçmedi, içimi soğutmak için de gündeme gelmemesi gereken bir adamı köşeme taşıyorum.
Farkındayım, bu ülkede eserleriyle gündeme gelemeyen insanların asla ulaşamayacağı kişilerin ya da toplum kesimlerinin özel hayatlarını konu ederek prim kasması son günlerin en gözde modası.
Öyle ya, sanırım “profesör” unvanlı bir kişinin öğrencilerin yatak odasına röntgen tutması meselesinde bile uzun uzun yazmaya gerek yoktu aslında –ki yazmadım, çünkü ama’sız herkesin vermesi gereken cevap tekti…
“Sana ne!”
Bu konuda öyle bir şey, Özdemir Erdoğan’ın Zeki Müren’le ilgili sözlerini öfkelenerek okudum.
Müren’in “erkek çocuklarda travma bıraktığını” iddia ediyordu Erdoğan.
Bugüne kadar tıp literatüründe Zeki Müren’in bıraktığı travmaya ilişkin bir vaka literatüre girdi mi bilmem ama en azından kendim şahit olmadım.
Fakat Özdemir Erdoğan’ın Türk müziğine kara bir leke olarak geçen ve “Keman Öğretmeni” adlı o rahatsız edici uyarlama şarkısıyla ünlenmesi hafızalardan hiç silinmedi.
Bugüne kadar Domenico Modugna’dan uyarladığı ve bırakın sözlerini eser olarak dahi bir kere bile dinlemeye tahammül edilemeyecek olan parçasını seslendiren birinden “ahlak” derslerine şahit oluyoruz şimdi…
Bir müzik öğretmeninin, ailesi tarafından kendisine emanet edilen ve kendinden 20 yaş küçük bir kıza aşık olmasını anlatıyor parça.
Şarkının İtalyanca asıl versiyonunda yaş farkı 30, şarkıyı uyarlarken bile o rahatsızlığı sahibi fark etmiş olacak ki 20 olarak değiştiriyor.
“Seninle birlikte göz göze/Geldiğimiz anlarda/Bir garip oluyorum” gibi korkunç garip ifadelerin geçtiği şarkının sahibi herhalde Zeki Müren’le ilgili yorum yapacak son kişilerden olsa gerek.
Ki aslında onun gibi olmak ve en az onun kadar saygın anılmak istediği de saldırgan tutumundan belli.
Evet, hiçbir zaman Zeki Müren olamayacak Özdemir Erdoğan.
En azından benim için.
İçim soğusaydı bu kadar uzatmaya da gerek yoktu, şöyle der geçerdim…
Yav he he.
Yenmiş de yenmiş…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “sözde cumhurbaşkanı” ifadeleri haliyle iktidar çevresinin tepkisini çekti.
Kemal Bey de çok iyi biliyor olmalı ki pardon bilmiyor da olabilir, çünkü ben de Google aramasında Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu kaç kez yendiğiyle ilgili bir net bir sonuca ulaşamadım.
Siz deyin 9, ben diyeyim 11, iki elin parmaklarını ya geçti ya geçecek, Muharrem İnce’nin deyimiyle “yenmiş de yenmiş”…
Bu kadar seçim yenilgisi alan bir kişinin demokratik kültürü karşısına alıp “sözde cumhurbaşkanı” gibi ifadeler kullanması son derece iddialı bir durum.
Kemal Bey’in CHP’nin başında durduğu yıl kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine karşı zaferi mevcut, ayrıca Erdoğan’ın “Sözcü gazetesini ben okumuyorum, siz de para verip almayın” sözlerinde ne var?
Erdoğan’ın da Cumhurbaşkanı sıfatını taşımasına rağmen, herkes gibi bir oy hakkına sahip vatandaş olduğu gerçeğini unutalım mı?
Kendisi her gazeteyi okumak mecburiyetinde olmadığı gibi Kemal Bey’in bir zamanlar yakınından ayrılmayan Gürsel Tekin’in “seçimleri kazandığımızda ilk işimiz iktidara yakın medyaya el koymak olacak” sözlerine ilişkin bir tepkisini seneler geçmesine rağmen duymuş değiliz.
Medya üzerindeki vesayet ve baskı Erdoğan da değil de yakın arkadaşlarınızın zihninde ve sizin hayallerinizde olmasın Kemal Bey?