Başıboş sokak köpekleri uyutulsun mu yoksa... Yoksa ne yapılsın? Bence asıl soru bu?
Yine o bilindik cümle: Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok! Gelişmiş ülkeler ne yaptıysa takip edilmeli! Öyle mi? Bundan belki yüzyıl önce konuya el atmış bazı ülkelere göre köpeklerin öldürülmesi evet uyutulması değil öldürülmesi gerekiyor. Peki bugün biz o günkü gibi mi bakıyoruz konuya. Tabii ki öyle değil. Ama eğer öldürmeyeceksek bu popülasyon ile nasıl baş edeceğiz.
Dünya’nın hakimiyiz ya insanoğlu olarak! Kendimize ait yaşam alanını dizayn etmeye çalışıyoruz. Hayır şöyle düşünmüyorum tabii. İnsan yaşamına mal olsa bile dokunmayalım. Tabii öyle değil. Fakat nasıl? Toplayalım. Barınaklara alınsınlar. Sahipli olanlar çiplensin. Peki bunun bilançosu. İşte alt yapısı oluşturulmadan söylenen bu sözlerin bir manası yok. Orada bir duralım. Ne o kadar barınak var. Ve ne kadar oldukları bilinmeyen hayvanların beslenmesi ve sağlık giderleri için yapılan bir hesap kitap.
Önce sorunun boyutunu bilip ona göre davranmak hatta hazırlanmak gerek. Yoksa konu oldu bittiye getirilirse insan onuruna yakışır mı! Peki durumdan mustarip insanları anlamak o kadar zor mu derseniz. Hayır hiç de zor değil diyeceğim. Değil sahipsiz sahipli olanların bile tasmasız gezdirdiği köpeklerden korkan biri olarak köpek saldırılarından mağdur insanların hissiyatını anlıyorum. Hayvan sevgisi başka önlem almak başka! Böyle düşünüyorum. Fakat uyutulmak denince de her canlının yaşam hakkına müdahale etme hakkımız var mı diye sormak isterim.
Doğrusu en tehlikeli türlerin bile tasmasız gezdirildiği şehir hayatı bile yeterince denetimsizken sokak hayvanları ile ilgili düzenlemelerin alt yapısını çok iyi planlamak zorundayız. Ricam şu: Lütfen sahipli sahipsiz sokak hayvanları ile ilgili denetimlerin en hakkaniyetli şekilde yapılması için gerekli çalışmanın yeterince çalışılarak ortaya konması için elimizden geleni yapalım. Unutmayalım yaşam hakkımızı esas alırken söz hakkı olmayanların yaşam hakkına girmeyelim.