Yankı yapan ortamları hiç sevmiyorum! Çünkü yankı, bana yalnız olduğumu hissettirir!
Yaptıklarımı, konuştuklarımı, yazdıklarımı, okuduklarımı, emeklerimi, acılarımı, sevinçlerimi, korkularımı, eleştirilerilerimi; işiten-gören-anlayan-değerli görüp cevap veren birilerinin olmadığını gösterir yankı!
Yüreğinizden tutacak kimselerin olmadığı kocaman bir boşluktur yankı!
Özetle YANKI, kopup gelecek devasa çığların sebebi niteliğindedir!
Uzun yıllardır Doğu ve Güneydoğu’yu çalışıyorum ve bölgede yaşıyorum. Şehirlerin, kültürlerin ve ideolojik yapıların iklimlerini yakinen bilirim.
Son yıllarda topladığım tüm sosyolojik verilerde siyasi/bürokratik bir başlık fazlasıyla ön plana çıkıyor.
Doğu ve Güneydoğu’da vatan-devlet-birlik-beraberlik-huzur-güven adına nefes alan bireylerin zihnindeki ve yüreğindeki net cümle şu; “bunca koşturma arasında her şey ve her yer yüreğimize-zihnimize-ruhumuza vuran şiddetli yankılardan ibaretti, sesimiz ve soluğumuz Süleyman Soylu’ya varıp yankılar son bulana kadar…
“Kendisinden nefret ettiği söylenen Kürtlerin” yoğun yaşadığı Doğu ve Güneydoğu’ya onun kadar sık gelen ve her ziyareti miting tadında geçen başka bir siyasetçi daha yok. Süleyman Soylu’nun bölgede bu denli karşılık bulmasının bir sebebi var elbette; verdiği sözleri tutması ve öfkesinde-sevincinde-eleştirilerinde samimi olması… Net bir adam yani. İletişim kanallarınızın temelinde samimiyet varsa gönül bağları kendiliğinden oluşur zaten…
Süleyman Soylu yürüttüğü İçişleri Bakanlığı görevinde oradan oraya gidip geldi, insanların gözlerinin içine bakıp samimiyetle iletişim kurdu, gençleri bilhassa da genç kızların eğitimini fazlasıyla önemsedi, herkesi tek tek tanıdı. Gündüz vakti dahi gidilemeyen yolları 7/24 dünyaya açtı. Misal Tunceli merkezden ya da Lice’den birkaç kilometre ötesine dahi gidilemezken bölgenin her santimi gururla ulusal ve uluslararası festivallere ev sahipliği yaptı. Dağlardaki, şehirlerdeki ve zihinlerdeki terör tabularını kırdı. Kepenkler zorla kapatılmadı. Bölgeye akın eden ziyaretçiler ile turizmde kazanç rekorları kırılmaya başladı. Bölgenin değerleri bir bir gün yüzüne çıkmaya başladı.
En çok takdir edilen yönü de sunulan fikirleri ve eleştirileri “ben bakanım her şeyi çok iyi bilirim” demeden dikkatle dinleyip not etmesiydi.
Valiler, kaymakamlar, emniyet ve jandarma kademeleri, bürokratlar onunla ulaşılır oldu ve halkla yan yana yürüdü.
“Telefonu neredeyse herkeste olan tek bakan Süleyman Soylu’dur” diyen Doğu ve Güneydoğu insanına katılmamak imkansız.
Soylu’ya dair bazılarının kaçırdığı/görmezden geldiği ve büyük bir kesiminde helal olsun dediği çok önemli bir başlık daha var Doğu ve Güneydoğu’ya dair.
Sahada çalışmayı ve sahadan bilgi-birikim-tecrübe kazanmayı seviyorum işte tam da bu yönde önemli bir başlığı Soylu’ya bağlamak istiyorum. Şehirleri gezdikçe, tüm detayları gördükçe ve insanlarla sohbet ettikçe bana iletilenler arasında şu cümle fazlasıyla ön plana çıkıyor; “hah işte aklımızdakiler ve yüreğimizdekiler tam da senin anlattığın cümlelerdi yüreğine sağlık…”
Bazen hepimize olur. Zihnimiz ve yüreğimiz doludur. Çıkış yolunu biliriz aslında fakat anlatacak doğru cümleleri türlü sebeplerden dolayı yan yana getiremeyiz. Birisi çıkıp o cümleleri cesaretle zikredip uygulamaya alınca da peşine düşeriz çıkış yoluna ulaşmamıza yardımcı olduğu için…
Süleyman Soylu Doğu ve Güneydoğu insanının istediği, düşündüğü, hissettiği fakat bir türlü zikredemediği cümleleri zikretmekle kalmayıp bizzat hayata da geçirdi.
Bende yıllardır yazılarımda sıklıkla değiniyorum, “denenen çözüm sürecinde niyet iyi olsa da yöntem yanlıştı ve devletiyle vatandaşı arasında üçüncü kişilere/oluşumlara asla yer verilmemeli” özetimi anlatan cümlelere.
Tüm Türkiye gibi lokalde Doğu ve Güneydoğu insanı da böyle bir çözüm sürecini istemiyordu. Soylu halkın yüreğindeki ve zihnindeki şifreleri doğru bir şekilde çözdü ve uygulamaya başladı. Çözüm süreci denen şeyin “olması gerektiği gibi” yürütüldüğü bir döneme de imza attı aslında Soylu…
Halkın da desteği alınarak (zira halkın desteği olmasa bu denli başarılı operasyonlara imza atılamazdı) teröre-teröriste-destekçilerine layık oldukları operasyonlar yapılırken vatandaşa da fazlasıyla güven ve huzur verildi devleti tarafından...
İşte beklenen çözüm süreci tam da buydu; akla karanın iyice ayrılması ve hak edene hak ettiği değerin verilmesi…
Ve özellikle “ağalar, mollalar, kanaat önderleri” üzerinden değil bire bir yüz yüze kurulan iletişim halkın yıllardır istediği bir reforma imza attı.
Velhasılı kelam başarıya giden yol; kitle psikolojisini doğru okumaktan, samimiyetle köprüler kurmaktan, duyguları yansıtmakta dürüst olmaktan, dinlemekten, ulaşılır olmaktan, ilerlediğiniz yolda toplumu yanınıza almaktan, güncel/güçlü bir zihne ve ruha sahip olmaktan geçer….
Ve Süleyman Soylu bu konuda oldukça başarılı biri olarak hem AK Parti teşkilatlarının ve seçmeninin hem de AK Partili olmayan insanların da ulaşabildiği bir
siyasetçi/bakan olarak hafızalara kazındı…
Bugün bunları neden mi yazdım? Sıklıkla Soylu hakkında yazılan-konuşulan olumsuz yorumlara şahit oluyoruz.S on günlerde yeniden ortaya atılan bu yönde cümleler var.
Yazılanlara ve konuşulanlara Doğu ve Güneydoğu’dan cevap niteliğinde bir pencere açmak ve görmezden gelinenleri kamuoyuna iletmek istedim…