Herşey kolay elde edilmiyor, birçok plan-proje, uygunluk ihtimalleri ve sonra uygulamaları.
Ve uygulamalarda ortaya çıkan sorunlar. Bu sürekli dönen bir daire gibi. Ne yaparsanız yapın başladığınız yere an az bir kez daha gelip yeniden başlamak zorunda kalıyorsunuz. Bu; “deneme yanılma yöntemiyle doğruyu bulabilme” kuralının en geçerli hali demektir.
Aslında plan-projeler yapılırken, nereye, nasıl ve hangi şartların özümü olarak uygulanacağı konusunda yapılacak ayrıntılı araştırmaların sonucuna göre net kararlar sonrasında hayata geçirilmesinin doğruluğu üzerine kurgulanırlar. Bizde ise, bu konuda bir an önce uygulamaya konulması aceleciliği çok daha önceliklidir.
Güzel şeyler planlanıyor ama, tam randımanlı çalışması için yapılması gereken similasyon uygulamaları yapmadan doğrudan işletime açılması gibi bir aceleci davranış var. Sistem hataları veya işletim aceleciliği yürürlükte iken düzeltilmeye çalışılıyor. Bazen çok kısa sürede düzeliyor ama bazen de biraz uzayabiliyor.
Bu düzeltilme sürecinde üzerine yüklenen işletimsel sorunlar çoğu zaman hesaplanamadığı için, biriken, çözümü oldukça zorlaşan çözümsüzlük yumağına dönüşüyor. Bu durumda, çok önemli olan ve mutlaka hazır tutulması gereken kriz yönetimi planı en gerekli çözüm.
Tüm bunları; dünyanın en büyük metropollerinden biri olan İstanbul’da yaşadığımız çok oluyor. Bunlar en çok da, yıllardır İstanbul’u en büyük sorunlarından biri olan toplu taşıma ve bir türlü kesin çözüm bulunamayan trafik karmaşasıdır. Buna çözüm bulmak için birçok yatırım planlanıyor, uygulanıyor ve hizmete sunuluyor, ama var olan sorunlara zamanında çözüm üretilemeyip sonraya öteyeleşlenince, günübirlik sorunlar yumağına dönüşüyor ve biriken bu dertlerin çözümü daha da zorlaşıyor.
İştanbul’da toplu taşıma ve iyice karmaşıklaşan trafiğe çözüm için hızla yaygınlaştırılan raylı sistemler, metro hatları ve önemli toplu taşıma rahatlığı sağlayan Beylikdüzü-Söğütlüçeşme arasında 24 saat hizmet veren Metrobüs hattı ve son olarak var olan Marmaray hattının Gebze-Halkalı arasında hizmet vermesi oldukça kolaylıklar sağlıyor ama, buralarda; işletim organizasyonları konusunda birikmeye başlayan önemli sorunlar var. Tüm bunların yanı sıra; yıllardır İstanbul’un toplu taşıma hizmetini sağlayan ve en uzak köşesine kadar toplu taşıma yapan İETT ve Halk Otobüsleri biraz geri planda kalmasına rağmen toplu taşmaya çok önemli katkılar yapıyor.
İstanbul, yerel yönetimiyle, merkezden banliyolara kadar yayılan yerleşim yerleri ve buralardaki yoğun, çok hareketli sosyal yaşamıyla her anı sürekli kontrol edilmesi gereken 16 milyondan fazla insanın yaşadığı çok büyük bir şehir.
Yıllardır kronikleşen dillere destan trafik yoğunluğu, toplu taşımada kesin çözümler beklentileriyle yönetimi çok zor bir şehir.
Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için hızla ve geniş kapsamlı birçok yatırımlar planlanıyor ve yürürlüğe konuluyor. Ama gel gör ki; hala hızla göç alan, bu göçlerden dolayı sürekli artan yeni yerleşim yerleriyle, merkezlerdeki betonlaşmasıyla, var olan ve yeni planlanan çözümlerin yetmezliği sorunundan maalesef ki kurtulamıyor...
BİR TUTAM TEBESSÜM
TEMEL PARMAĞINI KESMİŞ!
Temel parmağını camla kesmiş. Telaşla yeni kurulan Aile Hekimliği Merkezi’ne gitmiş. İçeri girince malum iki kapı çıkmış karşısına. Birinde “Hastalıklar”, diğerinde ise; “Yaralanmalar” yazıyormuş.
Durumuna uygun olan “Yaralanmalar” yazan kapıdan içeri girmiş.
Önünde yine iki kapı çıkmış; Birinde “Kanamalı”, diğerinde ise; “Kanamasız” yazıyormuş.
“Kanamalı” yazan kapıdan girince yine iki kapıyla karşılaşmış. Kapılarda “Hayatı önem olan” ve “Hayati önem olmayan” yazıyormuş.
“Hayatı önem olmayan” yazan kapıdan girmeye karar vermiş. O kapıdan girince de kendini Aile Hekimliği Merkezi’nin dışında. sokakta bulmuş.
Çaresiz evine gitmiş. Evde sormuşlar;
- “Temel, nasıl oldun, sana iyi baktılar mı?”.
- “Yok hiç bakmadılar. Ama merkezde organizasyon harikaydı!”.