Üç-dört gün önce etkileri uzun dönemde birçok şeyi değiştirecek bir karar açıklandı.
Üç-dört gün önce etkileri uzun dönemde birçok şeyi değiştirecek bir karar açıklandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi- Fenerbahçe ve Türkiye Futbol Federasyonu üçgeninde cereyan eden Tahkim Kurulu kaynaklı hukuki ihtilafın giderilmesi konusunda Devletimiz; “müracaata konu olan her iki dosya kapsamında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. ve 10. maddelerinin ihlal edildiğini kabul ederek tazminat olarak hem ölçülebilir zararları (PFDK cezalarına karşılık gelen tutarları), hem ölçülemeyen zararları, hem de yargılama esnasında yapılan masrafları karşılayacağını taahhüt etti.”
Bu durum yargılama başlamadan uzlaşmaya gidilmesi açısından da bir ilktir. Konunun hassasiyeti bakımından ilerleyen süreçlerde Devletimizin itibarının ve Anayasal süreçlerin daha fazla zarar görmemesi açısından “kol kırılır yen içinde” denilerek TFF’nin tahkim, disiplin, vb. kurullarının hatalı şekilde oluşturulduğunu, seçim/atama yöntemlerinin ve kurulların bağımsızlığı konularındaki defolarının da teyidini en üst düzeyde yapması ile bu karar çok-çok önemlidir.
Yürürlükte bulunan Anayasamızın 90. Maddesinin son fıkrasına göre; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir...” Bu fıkraya göre, Anayasa gereğince kanun hükmünde olan bir milletlerarası antlaşma öncelikle bir iç hukuk kuralıdır. Yani usulüne göre onaylanmış bir milletlerarası antlaşma artık iç hukukumuzun bir parçası olmaktadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de bu kapsamdadır.
Daha önceki yıllarda da buna benzer iki karar daha vardı fakat ihlal olduğuna dair hüküm bu kez kesinleşmeden uzlaşma ile çözüm yoluna gidilerek mevzu sündürülmeden/süründürülmeden çözümden yana tavır alınmıştır.
Uzun zamandır seslendiregeldiğimiz gibi; TFF’nin delege yapısından, kurulların seçim/atama yöntemlerine kadar temel değerlerinde düzenleme yapılması gereken birçok nâkısa mevcuttur. Bunlar zamanın karar vericileri tarafından bilerek/bilmeyerek TFF kanununa sokuşturulmuş, yeri geldiğinde TFF kurullarına istediğini yaptırmak isteyen art niyetlilere manevra alanı bırakan “bug”lar olarak sistemi kilitlemekte ve bizi el-âleme eleştiri konusu yapmaktadır.
Bir futbol ülkesi olan Ülkemizin futbol mevzuatının daha çağdaş, daha özgürlükçü ve daha işlevsel olması gereğini hepimiz kabul etmekteyiz. Şu anda liglerin yürütülmesinden, naklen yayın havuzunda yaşanan sıkıntılara, altyapı/özkaynak düzeninden futbol okullarına, hakem ve tahkim kurullarının oluşumundan, seçim/delege yapılanmasına kadar onlarca sıkıntılı konu çözüm için bir irade bekliyor.
Yeni Anayasa çalışmaları ufaktan boy verirken en az anayasa kadar öncelikli ve bizim ilgi alanımızdaki sporla/futbolla ilgili kanun ve yapılanmaların da ele alınması, restorasyon mu olur, sıfırdan yeni bir kanun mu olur ne olacaksa gündeme alınması Ülkenin gençliği ve uluslararası alanda yarışmacı/yetiştirici kimliği açısından önem taşımaktadır. Mevcut kanun, yönetmelik ve uygulamalarla Türk Futbolu’na hizmet etmek artık gittikçe imkânsız hâle gelmektedir.
AİHM kararlarının bağlayıcılığını bize bir kez daha hatırlatan bu durumdan gocunmadan gereğini yerine getirmek nasıl mümkün olacak biz de merak ediyoruz. Statükonun devamından yana olan malum futbol bürokrasisi buna sonuna kadar direnecektir elbette en azından bunu tahmin edebiliyoruz ama iş artık onların kontrolünden çıkıyor ve devlet aygıtını yürüten siyasi irade hukukun ve özellikle uluslararası hukukun gereğini yerine getirmek konusunda az da olsa kararlı gözüküyor.
Bakalım bu maçı kim kazanacak? İnşallah kaybeden Türk Futbolu olmaz.
Güzel bir Kasım ayı diliyoruz.