Çok değil, birkaç ay önce Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndan TV kanallarına, 'her konunun uzmanı' kişilere dikkat uyarısı geldi.

Zaman zaman baktığım Ekşi Sözlük'te dikkatimi çekti, "Profesörlerin virüs ayağına kanal kanal dolaşması" başlığının altına bir katılımcı, "Hepsi bir çelişki içinde. Hani bilimde doğru tekti?" yorumunda bulunarak şu dip notu düşmüştü:

"Bkz. kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramamak."

Denk geldiğim bir başka yazı da, -her şeyin ve tüm yorumların yalan olduğu internet sitesi- Zaytung'tan:

"Ülkenin bütün profesörleri televizyona çıkmadan virüs yayılımının durmayacağı haberleri üzerine Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ın haftada en az bir kez yayına çıkmasına karar verildi."

Her ikisine de gülüp geçmek mümkün, mesele bu kadar basit olsa..

Çok değil, birkaç ay önce Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndan TV kanallarına, 'her konunun uzmanı' kişilere dikkat uyarısı geldi.

Bu kişilerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak maksadını aşan söylemler kullandıklarının belirlendiğinin aktarıldığı açıklamada, yayıncı kuruluşlardan konuk seçimi konusunda hassasiyet göstermeleri istendi.

Ardından ikinci bir açıklama..

Bu kez, “Yayın konuklarının asılsız beyanlarına müsaade edilmesi” eleştirildi.

Televizyonlar az da olsa uydu ilk çağrıya. 'Her konunun uzmanı' kişiler tamamen hayatımızdan çıkmasa da, azaldı.

Asılsız beyanlar ise..

BİR SORUN OLDUĞU “KESİN”

İletişimle ilgili televizyon özelinde yapılan pek çok bilimsel çalışmada şu ifadeler dikkat çeker:

Tartışma programlarından beklenen işlev, yayınlandığı ülkenin sorunlarını dile getirmek, bu sorunların halk tarafından bilinmesini sağlamak ve uzman kişilerin görüşleri eşliğinde bu konu ya da sorunların çözümüne yönelik öneriler sunmak olmalıdır.

Türkiye’de yayınlanan programlara bu açıdan baktığımızda, genelde tartışılan konulara yönelik bir çözüm önerisi sunul(a)madığı, daha doğrusu yapılanı/ları eleştirmekten buna pek fırsat bulunamadığı ortadadır.

Bir de, “kulaktan dolma, araştırılmamış, doğruluğu kontrol edilmemiş” bilgi akışı..

Hele hele bunu yapan salgın süreciyle birlikte ekranlarda sıklıkla görmeye alıştığımız profesörler olunca.. Bir sorun olduğu “kesin” demektir.

SOMUT ÖRNEKLER

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı. Son zamanlarda sıklıkla ekranlarda görmeye alıştığımız isimlerden.

14 Nisan günü Habertürk’te yayınlanan Ebru Baki’nin Para Gündem programında değerlendirmelerde bulundu.

Hafifletme stratejilerinden bahseden Davutoğlu Şenol, testlerin yetişmediğinden, eve giden filyasyon ekiplerinin temaslılara test yapmadıklarından, önlemlerin pansuman niteliğinde olduğundan söz etti.

“Ekonomik olarak açmaza sürükleniriz.” dedi. “Risk yönetimi” değerlendirmesinde bulundu.

Aşı seferberliğini anlattığı sırada, Ebru Baki’nin sorusu geldi: "Yapabilir miyiz hocam?”

“60 milyon doz aşı için günde bizim 2 doz aşı yapmamız lazım. Bana sorarsanız yaparız. Ama bunu bir seferberlik ile yaparız. Ve içeride aşı olmak kaydıyla yaparız. Ve kapatmak koşuluyla yaparız.”

Cevabını bir örnekle de destekledi Davutoğlu Şenol:

“Biliyorsunuz Yunan Adalarıyla ilgili bir program yapıldı. Yunanistan bir yönetim stratejisi izliyor ve o strateji içinde der ki, ‘benim öncelikli sektörüm turizm.’ Öncelikli sektörü turizm olduğu için de, orada ‘izole adalar’ oluşturdu. Bunu Almanya da yapıyor, ‘yeşil zone’lar diyorlar. Ve bunu kanıtlıyor. Bu adaları ayırdığı için şu anda zannederim bu yaz, İngiltere ve İsrail'den aldığı turizm şeyiyle müthiş bir patlama yaşayacak.”

Oysa, Ekathimerini'ye 7 Nisan 2021’de verdiği mülakatta Yunanistan Turizm Bakanı Haris Theoharis iddianın tam aksine, Yunanistan'da “Covid-free Ada” diye bir durumun olmadığının altını özellikle çizdi. Önlemlerden bahsederek, turizm profesyonellerinin aşılanacağını açıkladı.

TÜRKİYE’DE DURUM

Türkiye..

İzlediği ‘yönetim strateji’ ile, Güvenli Turizm Sertifikasyon Programını başarıyla yürüten Kültür ve Turizm Bakanlığı da, 25 Mart 2021'de Turizm personelinin öncelikli olarak aşılanması için, "Turizm Personeli Aşılama Kayıt Sistemi"nin açıldığının duyurusunu yaptı.

Bir diğer örneğe gelirsek..

Prof. Dr. İftahar Köksal, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı. Köksal da, aynı gün Habertürk'te Hülya Hökenek'in öğle kuşağı haber programı konuğuydu.

Kendi uzmanlık alanıyla ilgili bilgi paylaşımının ardından, kısmi kapanma konusunda da birkaç kelime etme ihtiyacı hissetti Köksal.

Önlemlerin alınmasının yetersiz olduğundan söz eden Prof. Dr. Köksal, "hatalı şeyler" olduğuna vurgu yaparak örnekledi:

"Eğitim kısıtlanmıyor. Çocukların toplu taşıma araçlarını kullanmalarını arzu etmiyoruz, büyük bir kısıtlama getirildi. Peki bu çocuklar okula neyle gidecekler? Herkesin evi yürüme mesafesinde değil. Herkesin aracı da yok."

Oysa, İçişleri Bakanlığı genelgesinde, 65 yaş ve üzeri vatandaşlar ile 18 yaş altı gençlerin şehir içi toplu ulaşım araçlarını kullanmalarını kısıtlayan maddenin devamında, “yüz yüze eğitim gören 18 yaş altı gençlerin, durumlarını belgelendirmeleri şartıyla toplu ulaşım araçlarından istifade edebileceği” açıkça belirtilmişti.

Yani..

Kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramamak. (Bkz. Televizyon ekranları)