Dünyanın her yerinden birçok siyaset bilimci, düşünür, akademisyen, koronavirüs sonrası dünyanın yeniden bir yapılanma içine gireceğine dikkat çekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, video konferans yöntemiyle yapılan AK Parti MYK toplantısında yaptığı konuşmada, koronavirüs salgının, ekonomik sonuçları itibariyle de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük kriz haline dönüştüğüne dikkat çekerek, “Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'ndan beri ilk defa, küresel düzeydeki bir yeniden yapılanma sürecinin merkezinde yer alma fırsatı elde etmiştir. Bu imkânı değerlendirebilmenin yolu, şimdiden fikri ve fiziki hazırlıklarımızı yapmaktan geçiyor” dedi.
Bunu sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemiyor.
Dünyanın her yerinden birçok siyaset bilimci, düşünür, akademisyen, koronavirüs sonrası dünyanın yeniden bir yapılanma içine gireceğine dikkat çekiyor.
ABD’nin küresel liderlik rolünü kaybetmesi, Avrupa Birliği’ndeki parçalanma, Birleşmiş Milletler, NATO, Dünya Sağlık Örgütü, IMF gibi çok sayıda uluslararası organizasyonun işlevini yerine getirememesi, her ülkenin kendi başına salgınla mücadele etmek zorunda kalması, birçok ülkenin bu mücadelede başarısız kalması ve yaşanan trajik olaylar tüm dünyada İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan yerleşik düzenin sorgulanmasına yol açıyor.
Dünyanın ne yönde değişeceğine, nasıl bir değişim sürecine gireceğine dair sayısız teori var.
Ancak değişimin kaçınılmaz olduğu konusunda ortak bir kanaat söz konusu.
Türkiye’nin bu salgınla mücadele sürecinde gösterdiği performans ve onlarca ülkeye yardım eli uzatması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi Türkiye’ye küresel düzeydeki bir yeniden yapılanma sürecinin merkezinde yer alma fırsatı sunuyor.
Lakin…
Tüm dünyada sağlık otoriteleri, siyasi otoriteler Türkiye’ye övgülerken…
Koronavirüse karşı alınan önlemler ve salgınla mücadele konusunda Türkiye, dünyadaki en iyi birkaç ülkeden biri olarak gösterilirken…
Yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak kabul edilen bu salgınla mücadele sürecinde onlarca ülke, kendilerine yardım eli uzattığı için Türkiye’ye teşekkür edip, minnettarlıklarını dile getirirken…
Tüm bunlar bu zor günlerde hepimiz için birer gurur vesilesi olurken...
Türkiye’nin bu başarısını hazmedemeyenler de var.
Türkiye’nin yeni dünya düzeninde büyük bir güç olarak yer almasını engellemek isteyenler, üzerimize başkaca virüsleri de salıyorlar.
O virüslerin adı bazen FETÖ, bazen PKK, bazen DEAŞ, bazen DHKP-C olsa da hepsi aynı familyanın üyeleri.
Hepsi terör familyasının kardeşleri ya da kuzenleri.
Türkiye’nin her türlü başarısını karalamaya, en küçük bir hatasını devasa bir soruna dönüştürmek için çırpınıp duran virüsler.
Koronadan daha tehlikeli, daha tiksindirici ve daha mide bulandırıcı…
İşte Türkiye, koronavirüs ile başarılı mücadelesini yürütürken yeni dünya düzeninde daha güçlü bir şekilde yer almak için bunlarla da mücadele etmek zorunda, ediyor da…
Bu virüslerin panzehiri “birlik ruhu” ve “güven duygusu”.
Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi’nin geçtiğimiz günlerde aktardığı, hükümete pek de yakın olmayan hatta epey uzak sayılan Metropoll Araştırma şirketinin mart ayı anketine göre, koronavirüs ile mücadeledeki liderliği nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destekte ciddi bir artış var.
“Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevini yapış tarzını onaylıyor musunuz?” sorusuna yanıt verenlerin oranı şubat ayında yüzde 41.1 iken bu oran mart ayında 55.8’e çıkmış.
Araştırmanın en dikkat çekici yönlerinden birisi özellikle CHP ve HDP seçmeninde de bu oranın epeyce yükselmiş olması.
Koronavirüsün 65 yaş üstü insanlarda ve kronik hastalığı bulunan kişilerde daha yıpratıcı etki gösterdiği gibi bu FETÖ, PKK ve diğer terör örgütlerinin yaydığı virüsler de ne yazık ki en fazla bu iki parti tabanında zemin buluyor.
Dolayısıyla hükümetin ve devletin bu iki kesime yönelik daha fazla kucaklayıcı yaklaşımları, bu terör virüslerinin buralardaki etkilerinin giderek daha da azalmasını sağlayacaktır.
CHP ve HDP tabanında “hükümete yönelik güven oranı” arttırıldığı ölçüde bu virüslerin alanı daralacak, en nihayetinde, üredikleri klozetlere geri döneceklerdir.
Türkiye, bu virüslerin toplum içindeki alanını daraltıp, onları klozetlere tıkayıp üzerlerine sifonu çektiğinde koronavirüs sonrası yeni dünyada çok daha etkin, çok daha güçlü bir şekilde yerini alacaktır.