Günlerdir konuşulan 'tanzim satışları' her zikredildiğinde beni çocukluğuma alıp götürüyor-du...

İzmir’de mahalle bakkallarımızdan sonra market kavramına level atlamayı biz onlarla yaşadık. Piyasaya göre daha uygun ve hijyenik ortamlardı ‘tanzim satış mağazaları’.


‘Tanzim satışları’ kavramı yeniden zikredilmeye başlayınca hafızamdaki mağaza konseptinde mekanlar aklıma gelmişti ki birde baktım karşımda ‘çadırlar’ beliriverdi!

Vatandaşın uygun fiyatta gıda ihtiyaçlarını gidermesini düşünmek iyi bir fikir olsa da karşımızda beliren çadırlar ile daimi olacağına ve rağbet göreceğine pek inanmıyorum doğrusu. Çünkü hedef üç beş günlük değil kalıcı ve kökten çözümler olmalı.

Tarımın ve hayvancılığın vatanı güzel ülkem eti ve tarla ürünlerini ithal etmeye başladıysa dövünme ve şapkayı öne koyup düşünme zamanı çoktan geçmiştir. Türkiye şimdi ‘sıkı yönetim’ ilan etmeli. Hatta delirmek gerekiyor! Meşhur bir söz vardır; deli deliyi görmeden sopasını atmazmış...
Piyasa, stokçular, ortamı germeye niyetliler, marketler, çarşı, pazar çoktan delirdiyse devlette sıkı ve köklü politikalar ile ‘deli cesareti’ ile mücadele etmelidir.

Şunu çok net iddia ediyorum önlemler alınmazsa 10-15 yıl sonra evlerde tencereler kaynamayacak! Avrupa ülkelerindeki gibi sağımız, solumuz, önümüz, arkamız paket gıdalar olacak. Ki olmaya başladı yavaş yavaş. Avrupa’da sebzeler plastik biblolar gibidir. Şekiller ve renkler muhteşem olmakla birlikte kokuya, lezzete ve vitamine dair zerre yoktur!
Her şey fast food, her şey dondurulmuş, her şey hamur, her şey paket, her şey GDO, her şey trans, her şey zehir...Ve herkes sağlıksız, herkes obez!

Maalesef Türkiye’de bu karanlık yolun yolcusu olarak seçildi ve ite kaka o yola çekilmeye çalışılıyor. Tarım ve hayvancılıkta özümüzü kaybetsek de dönülmeyecek bir çizgide olmadığımız unutulmamalı. Öncelikle tarım arazilerini koruma altına almak ve o yöndeki imar planlarını kesinlikle durdurmak gerekiyor.
Vatan toprağının her zerresi nasıl ki vazgeçilmez ve kutsal ise aynı hassasiyet tarım arazilerine de gösterilmeli!
Birinci sınıf kalitedeki arazisini fahiş rakamlarda müteahhide satan ey çiftçi kardeşim; altına lüks cip çekip, saçını jöleleyip, parmağına yüzükleri sıralayıp, elindeki bilmem kaç bin liralık tespihi sallayarak kafe ve restoranlarda ‘sonradan görme’ triplerde salınarak çekici değil ne kadar çiğ göründüğünü ah bir de bana sorsan! Alacağın cevap karşısında anında tarlanın başına dönersin ve ‘taş yerinde ağırdır’ diyerek kendini tarım ve hayvancılık sektöründe ilerlemeye adarsın...

Sadece üretim kısmı değil satış kısmına da sıkı yönetim ilan edilmeli. Firmalar stok mu yapıyor? Önce uyar sonra yapanı yakaladığın an daimi kilit vur kapısına!
Bire aldığını beşe satanı mı yakaladın? Anında büyük rakamlarda ceza kes ve tahsil et!

Dediğim gibi aslında çözümler ve önlemler çok kolay. Yeter ki kimsenin etkisinde kalmadan işin uzmanları ile ‘kararlı’ yürünsün...