Herkes tek ses tek yürek oldu ve kendi köyünde kaşla göz arasında kaybolan Narin Güran'ı günlerce aradı. Bu arada gözaltılar, sorgular, aramalar, çeşitli ihtimaller devam etti. Ve herkesin dilindeki "Narin nerede?" sorusu ile geceler gündüze gündüzler geceye bağlandı. 19 gün sonra bir itirafçı eşliğinde Narin'in cesedi kendi köyünde dereye gizlenmiş bir şekilde bulundu.
“Sözde” itirafçı kendince bir şeyler anlatıyordu fakat ne anlattıkları ne de mantık süzgecim bir türlü beni ikna edemiyordu söylediklerine çünkü zihnimin derinliklerinden beliren varsayımları ince eleyip sık dokuyordum. İlk günlerde takip ettiğim basın ve medya paylaşımlarını nedense sonradan bırakmıştım çünkü olay giderek Narin’den çıkmaya ve farklı yerlere gitmeye başlamıştı.
Narin’in ailesi, köyü, yakın köylüleri, hemşehrileri derin bir sessizlikte iken ve bir kesim de aileyi koruma altına almaya çalışıyorken şehrin dışındakiler alabildiğine konuşuyordu, yazıyordu, paylaşıyordu. Kimi siyaseten bir yere çekmeye çalışıyordu olayı kimi de kendi tahminlerini gerçekmiş gibi yayınlıyordu. Ve maalesef günler içinde öyle bir yere vardı ki ekranların hali, jandarma ve yargı kademelerinin sorgu aşamasında elinde büyük bir güç olabilecek verilerin yol haritalarını paylaşılıp boşa düşürülmeye başlandı.
Meta’dan telefon yazışmalarını bekliyoruz diyen yetkililere karşı ekrandan yapılan yayınlarda konuşan uzmanlar “böyle bir şey imkansız yazışmalar döndürülemez” diyordu. Buyrun buradan yakın, çözümü! Evet bu kez kırılan kol ısrarla yen içinden çıkmaya, sesini duyurmaya, başka kollar kırılmasın diye çaba göstermeye çalışıyordu fakat sosyal medya-basın-medya kullanıcıları bu koldan çoktan vazgeçmişti ve hırsla “en önce ben yayınlamalıyım, en çok ben bilmeliyim, en fazla ben izlenmeliyim” derdine düşmüştü.
Zavallı Narin’in cenaze günü de maalesef utandık insanlığımızdan. Kimi kocaman tabutun, kimi tabutun üzerine bırakılan gelinliğin, kimi takımının formasının, kimi görevini yapan muhabirlere saldırmanın, kimi de “cenazeye katılım sağladık şimdi de hatıra fotoğrafımızı çekiyoruz” gösterişinin peşindeydi. Ah ah nerede kaybettik vicdanımızı, acı eşiklerimizi, sağduyumuzu!
Velhasılı kelam bir anne ve duyarlı bir insan olarak zihnimdeki birkaç ihtimal eşliğinde Narin dosyasının bir an evvel aydınlanmasını istiyorum fakat bunu isterken ne güvenlik güçlerinin ne de yargı mensuplarının ilk/asıl yetkili olduğunu unutmuyorum, ellerindeki verilerin gizliliğine saygı duyuyorum, benimle paylaştıklarıyla yetiniyorum, süreci olumsuz yönde etkileyecek söylem ve davranışlarda bulunmuyorum…
Son olarak şunu söylemek istiyorum; Öyle görünüyor ki Narin cinayeti bölgedeki aşiret, siyaset, güç dengeleri, baskılar, bürokrasi işleyişi, sosyolojik eşikler ve daha nice başlığa önemli bir neşter vuracak… Özetle Narin cinayeti bölgede yeni bir miladı başlatabilir…