Uzayda yaşam belirtisi olarak aradığımız ama dünyamızda bir o kadar da önemsemeyerek kullandığımız su.
Geleceğin en büyük sorun kaynağıdır su. Bir bardak içerek ferahladığımız, ellerimizi yıkadığımız, içinde yüzdüğümüz, bitkilerimizin temel besin kaynağı, var olduğumuz günden bu yana bizimle olan su. Günlük yaşantımızda her an her şekilde kullandığımız bize sonsuz bir kaynak gibi gelen ancak her güzel şey gibi hoyratça kullandığımızda yokluğunu çekebileceğimiz su.
Uzayda yaşam belirtisi olarak aradığımız ama dünyamızda bir o kadar da önemsemeyerek kullandığımız su. Yapısında 2 adet hidrojen ve 1 adet oksijenin bulunduğu su, kimyasal yapısının basit olmasına rağmen hemen hemen tüm varlıkların yapısında olmasından dolayı çok önemli bir yapı taşıdır.
Dünyamızın yüzde 70'i sudan oluşmaktadır. Toplam su miktarı 1,4 milyon kilometreküp olmasına rağmen bu suyun yüzde 97,5'i okyanuslardaki tuzlu sudur. Kalan tatlı suyun yüzde 2,5'inin de yalnızca yüzde 0,5'i kullanılabilir durumdadır. Bir insan vücudunun yaklaşık yüzde 60'ı da sudan oluşmaktadır, çileğin yüzde 92'si, marulun yüzde 96’sı sudan oluşur.
Suyun canlı yaşamında çok önemli bir miktarda yer aldığı aşikârdır. Tüketim oranlarına baktığımızda ise TEMA verilerine göre; dünyada tarım için yüzde 71, sanayide yüzde 18, evsel kullanımda yüzde 11 oranlarını; ülkemizde ise tarım için yüzde 73, sanayide yüzde 11, evsel kullanımda yüzde 16 oranlarını görüyoruz.
Bu değerlerden yola çıkarak tükettiğimiz suyun ağırlıklı olarak tarımda, ardından sanayide ve evsel kullanımda yaklaşık olarak eşit miktarlarda tüketildiğini görüyoruz. Ülkemizde suyun bol miktarda olması üç yanımızın denizlerimizle çevrili olması ve yüksek debili (akış hızı) nehirlerimiz olmasına ve de önemli göllerimizin olmasına rağmen son 20 yıldır su konusunda fakirleştiğimiz ve kaynaklarımızı süratle yitirdiğimiz de acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Bu rakamları bir kenara bırakıp sadece gözlem yeteneğimizi kullansak bile yağışlarımızın miktar olarak azaldığını hepimiz görürüz. Kar yağışları her yıl azalıyor. Yağmurlar azalıyor. Sıcaklıklar her yıl artarak kuraklığa sebep oluyor. İşte bu olumsuz gelişmelere bakarak kısaca ülkemiz sularının azaldığını ve önemli miktarlarda suyumuzu kaybettiğimizi söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Her an çevremizde hepimiz yaşayarak hissediyoruz susuzluğu...
Bu konuda bilim insanlarımızdan, yerel yöneticilerimizden ve halkımızdan gelen uyarılara devletimiz de duyarsız kalmadı. Bu konudaki hassasiyetini hepimizin bildiği Cumhurbaşkanımız düzenlenen Tarım ve Orman Şurasında yaptığı konuşma ile konuya devlet olarak bakış açımızı ve ülkede alınması planlanan tedbirleri açıkladı. Cumhurbaşkanımız özetle ''...ülkemiz su kaynaklarının verimli yönetilebilmesi amacıyla su kanunu çıkaracağız.'' ifadesini kullanarak ülkemizin değerlerinden olan suya sahip çıkılacağını belirtti.
Ayrıca çok daha önemli bir gelecek sorununa işaret de etti: ''...Kişi başına kullanılabilir su miktarı dikkate alındığında su stresi çeken bir ülkeyiz. Elimizdeki sınırlı su kaynaklarını Irak ve Suriye gibi iki komşumuzla paylaşmak mecburiyetindeyiz. Suyumuzu korumakla vatanımızı korumak arasında mahiyet itibarıyla hiçbir fark yoktur.''.
Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi ülkemiz su kaynakları yakın gelecekte komşularımız içinde önem arz edecek hatta varlığımıza tehdit bile oluşturabilecek öneme ulaşacaktır. Devlet olarak bu değerimizi de koruma altına almak için kanun oluşturduğumuzu bilmek çok güzel bir haber.
Yine Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ile devam edelim.''2007'de yaşanan büyük kuraklıktan sonra 81 vilayet için içme suyu eylem planları hazırladıklarını'' belirten Cumhurbaşkanımız, "Günlük 315 bin metreküp suyu arıtarak, tarımsal sulamada yeniden kullanılabilecek şekilde insanımızın hizmetine sunuyoruz." diyerek kullanılmış suyun da arıtılarak tekrar kullanıma verildiğini bu konuda da önemli bir geri dönüşüm hareketinin devlet eliyle yürütüldüğünü ifade etmişlerdir.
İşte bu sözler bizler için önem arz etmektedir. Zira eğer vatandaş olarak devletimizin aldığı kararlara ve uygulamalara katılım sağlar ve suyumuzu bilinçli olarak tüketirsek dünyamız için ileriki tarihlerde kesin olarak yaşanması beklenilen kuraklığa maruz kalmayız. Özellikle tarımımız zor duruma düşmez ve güzel ülkemiz doğal kaynaklarını muhafaza edebilir.
Açıkça anlayacağımız şekilde özetlersek; hepimiz fert olarak vatandaş olarak suyumuza sahip çıkmalı, israfı engellemeli ve kirliliğe dur demeliyiz. Belki bu gün suyumuz var ama ileriki zamanlarda çocuklarımız su konusunda bizim müsrif tavırlarımızın acısını çekebilirler. Hatta su konusu ülkeler arasında savaş ve beka konusu haline de gelebilir. İşte bu yüzden yarına bırakmadan bugünden itibaren hepimiz en çok ihtiyacımız olan suyumuza daha dikkatli yaklaşalım.
Suyumuzu heba etmeyelim. Su kaynaklarımızı kirletmeyelim. Su hepimizin ortak geleceği, geleceğimize sahip çıkalım.