Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöken karanlık, yıllarca hepimizi içten içe kemiren, özgürlüğümüze pranga vuran, bizi köle yapmak isteyen hain emelleri olan bir karanlıktı.
Karanlıkla aydınlık arasındaki fark, ışığın ortaya çıkmasıdır. Ne zaman ışık ortaya çıkar, işte o zaman karanlık yerini aydınlığa bırakır. 15 Temmuz 2016 da, yıllardır ülkemizin üzerine çöken belalı karanlık, güzel insanlarımızın ışığıyla aydınlığa döndü.
Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çöken karanlık, yıllarca hepimizi içten içe kemiren, özgürlüğümüze pranga vuran, bizi köle yapmak isteyen hain emelleri olan bir karanlıktı. Öylesine kötü bir karanlıktı ki insanımızı yoldan çıkarttığı yetmiyor, aynı zamanda bize silah doğrultan, ateş eden hainlere dönüştürülüyor ve dış güçler tarafından yönetildiği halde, sanki bizdenmiş gibi görünüyordu.
Ülkemize ve devletimize düşman olan bu karanlık, insanlarımızı bölmek için her türlü oyunu deniyor, bizi dışarıdan yıkamayacağını bildiği için içten bölmeye, kardeşlik duygularımızı köreltmeye, hakka ve adalete olan güvenimizi bitirmeye çalışıyordu. Kötülükte o kadar ileri gitti ki bu karanlık, Yüce Rabbimize karşı ibadetimizi yanıltmaya, hatta imanımıza bile yön vermeye çalıştı. Yetmedi, doymadı ve bitmedi. Ülkemizi ve bizleri yönetmeye, hatta bizleri köle yapmaya kalkıştı. En nihayetinde bu kötü ve iğrenç karanlık artık gizli kalamadı, ülkeyi kaplamaya, yutmaya kalkıştı.
İşte o zamanda aydınlığın gücü olan, halkın ışığı ortaya çıktı. İlk önce evlerde, sonra sokaklarda ardından mahallelerde, şehirlerde… Nihayetinde tüm ülkede… Parıldayan yıldızlar gibi tek başlarına, kendilerinden emin, korkusuzca! Hepsi tek tek bakıldığında, sade vatandaştı. Ama bir araya geldiklerinde, güneşten parlak, Türk milleti oluverdiler. Karanlığın karşısında, aydınlık bir duvar vardı artık. Korkusuz, Hür Türk Milleti…
İşte böylesine bir destandır 15 Temmuz. Tek tek fert olarak ele aldığımızda her kişinin kahraman, her sokağın savaş alanı, her meydanın bir destan yazdığını görürsünüz. Ama bir bütün olarak baktığınızda, Türk toplumunun, her şart ve zamanda bağımsız ve özgür olduğunun ispat vesikasıdır, 15 Temmuz.
Asker, polis demeden her vatan evladının, kurşuna kafa attığı, en sakin vatandaşımızın bile tankın önüne yattığı, evladı özgür uyanabilsin diye her ana ve babanın ve her yaştan insanın eline bayrağını alarak sokaklara aktığı gündür 15 Temmuz.
Gözbebeğimiz Ankara’da, namusumuz olarak benimsediğimiz meclisimize saldırıldığında, Gölbaşında yiğit vatan evlatlarımızın haince şehit edildiğinde, İstanbul’da vatandaşımıza kurşun sıkıldığında hiç bir Türk vatandaşının, bir milim geri adım atmadığı gündür, 15 Temmuz. Karanlığın, aydınlığa yenik düştüğü gündür. Yüce Türk milletine yapılan planlı ve hain saldırıların, boş bir çuval misali ayaklar altına alındığı gündür 15 Temmuz.
Atamızın söylediği ''Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.'' sözünü yerine getirdiğimiz gündür...'' İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. '' sözünü ise aklımıza tekrar kazıdığımız gündür, 15 Temmuz.
Karanlıklardan ve karanlık güçlerden, korkmadığımız gibi biz Türk milletiyiz ve bu topraklarda bizim yurdumuz diye haykırdığımız gündür. İşte böyle bir gün yaşadık biz ülkece... Aydınlık geleceğimiz olsun, kimse karanlıklarda kalmasın diye canlarımızı feda ettik... Toprağımız bölünmesin, üzerinde analar ağlamasın diye şehit olduk, gazi olduk...
Biz hakka inanan, halka güvenen bir toplumuz. Aydınlık, bizim yaşantımız. Karanlıktan geçmiyor yolumuz. 15 Temmuz, şanlı tarihimizde bir başka dönüm noktasıdır. Önce şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Tüm şehitlerimize, gazilerimize ve vatandaşlarımıza gösterdikleri kahramanlık, vatanseverlik için teşekkür ediyor, şükranlarımızı sunuyoruz. Sloganımız hiç değişmedi değişmeyecek.
Ne mutlu Türküm diyene, diyebilene, dedirtene ve hissedebilene.