Süper güçler olarak adlandırılan ülkelerin, bu coğrafyada bulunmalarını birkaç madde halinde incelersek, gerçek durumun netliği ortaya çıkacaktır.
Afganistan ilk bakışta kendi halinde, ulaşılması zor ve bir o kadarda yalnız kalmış bir ülke olarak görülebilir. Hatta birçok ülke için varlığı bile önemsiz haldedir. Peki, neden önce İngiltere, sonra Rusya ardından da Amerika gibi dünya devleri, bu yalnız ülkede hüküm sürmek için savaşa girmiş ve ardından da sanki hiçbir şey olmamış gibi aniden! geri çekilmişlerdir.
Tarihsel döngüye bakarsak, siyasal ve toplumsal gelişimi çeşitli sebeplerle sekteye uğrayan Afganistan’ın; ağırlıklı olarak nüfusunu oluşturan Peştunlar, Tacikler, Hazaralar ve Özbeklerin dış güçler tarafından kışkırtılmaları ve yönetilmeleri, ülkede iç çekişmelere sebep olmuştur.
19. yüzyıl başlarında İngiliz monarşisinin egemen olduğu ülkede, elli yılı aşkın süren yönetim sonrası sosyalist Rusya’nın egemenliği ile başlayan süreç, emperyalist sözde demokratik Amerika’nın, yönetimi ele geçirmesiyle devam etti.
Genel anlamda baktığımızda Afganistan, Asya kıtasının gerek geçiş yollarının üzerinde olması gerekse de bölgesel güç olmaya aday İran, bir başka güç adayı Pakistan ve oldukça geniş sınırları olan Rusya ve Çin’e olan yakınlığı ile önemli bir alan olarak görülüyor.
Süper güçler olarak adlandırılan ülkelerin, bu coğrafyada bulunmalarını birkaç madde halinde incelersek, gerçek durumun netliği ortaya çıkacaktır.
Bu güçler;
*Kıtanın tam ortasında askeri güç olma isteği,
*Bölgenin coğrafi konumunun getirdiği avantajlara sahip olma isteği,
*Ülkenin nüfus yapısı ve etnik kökenlerinin ayrı ayrı idare edilebilir oluşları,
*Kıtadaki iki süper güç olan Rusya ve Çin e olan yakınlığı,
*Yeraltı kaynaklarının bakir ve zenginliği,
şeklinde özetlenebilecek olan hususlar, tüm süper güç olma hevesindeki ülkelerin adeta iştahını kabartmış sebeplerdir.
Kısaca özetlemek gerekirse Amerika’nın gerek Rusya’ya gerekse de Çin’e ayar verme sevdasıyla sözde demokrasi havarisi olarak girdiği ve yıllardır üzerine çöktüğü Afganistan’dan çıkma hevesinin bile ardında yatan bir gerçek olduğunu unutmamalıyız. Ortadoğu’nun belası olarak Amerika tarafından oluşturulan ve desteklenen DEAŞ terör örgütünün Afganistan içinde yeniden diriltilmeye çalışılmasının ise belli amaçları olduğu muhakkaktır.
Amerikan hükümetinin planlı ama sürpriz geri çekilme harekatını zamana yaymak yerine, apar topar yapmak istemesi; çekilme esnasında milyon dolarlık Kara Şahin helikopterleri gibi kıymetli ekipman ve önemli miktarlarda silah ve mühimmatın, geride bırakılması göz önüne alındığında yaşanan garabetin büyüklüğü ve oynanan oyunun şimdilik ilk perdesinin sergilendiği açıkça görülmektedir.
Nitekim bu güçler yıllarca ülkenin dağlık yaylarında yetiştirilerek dünyaya pazarlanan, meşhur Afgan sakızının ya da diğer adıyla uyuşturucu hammaddesinin satışından ve toplumlar üzerinde oluşturduğu yıkımdan kazanç sağlayarak, kendi ideolojilerini ve ekonomik stratejilerini uyguladılar. Rusya demir yumrukla, Amerika demokrasi vaadiyle ülkede adeta teröre çanak tuttu.
Taliban dâhil olmak üzere ülkede tüm farklı yapıların oluşturulmasına izin verdi. Şimdilerde ise Amerika’nın boşalttığı konuma, Çin talip olma savaşında. Amerika ise giderken, ülkeyi DEAŞ’a emanet etmiş durumda. Rusya güneyinde sorun istemezken, İran Amerika’nın giderayak attığı mülteci sorunundan kurtulma çabasında. Pakistan nerede saf tutacağını hesaplarken, sınır güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Afgan halkı, yerinden edildiği için can havliyle başta Türkiye olmak üzere Avrupa’ya kaçma çabası içerisinde. Civar ülkeler ise tüm bu olanların kendi sınırlarını aşacağı endişesi ile şimdiden Amerika ile dirsek temasına girmiş vaziyette... Görüldüğü üzere bir Amerika delisi, Afganistan kuyusuna bir taş attı. Şimdilerde biz dâhil olmak üzere tüm akıllı ülkeler, bu taşı çıkartmak için uğraşacağız.
Soru burada gündeme geliyor. Neden Afganistan neden şimdi?
Aslında yanıt son derece basit. Amerika ve diğer büyük güçler, dünya üzerinde yeni bir yapılandırmaya giriştiler. Bu yapılandırma üzerinden bazı değerler ve bunlara bağlı olarak bazı hesaplar değişecek, değişmek zorunda. Ele avuca sığmayan bazı milletler ''sözde demokrasilerden hayır gelmeyeceğini '' yüksek sesle konuşmaya başladılar. Son elli yılın tüm klişeleri yerle bir oldu. Teknoloji ve iş gücü süratle mevki değiştirdi.
Amerika ve yandaşları ile karşıtları bu dengelerin değiştiğini görerek ister istemez pozisyonlarını almak zorunda kaldılar. Tabii ki savaşacak değiller. Yerlerine sorun çıkartacak ''birilerini '' yaratmaları gerekiyor. Irak’ta, Suriye’de ve benzer yerlerde uygulanan senaryo farklı bir şekilde yeniden sahnelenmeliydi. Bunun için zemin olarak ekonomisi ve sosyal yapısı zayıflatılmış olan Afganistan’dan daha uygun bir yer olabilir miydi?
Yaratılacak siyasal dengesizliğe eklenecek terör korkusu ile köpürtülen göç dalgasının, bölgesel etkileri kadar global etkilerinin de olacağı belli değil miydi?
İşte bu yüzden Afganistan... Peki, neden şimdi?
Yanıt kısa ve net: “Yarın çok geç olabilir''