Marie Antoinette'e izafe edilen bir sözü evirdik çevirdik, kullandık. Neydi o söz? Fransız ihtilalini tetikleyen süreçte "halk ekmek bulamıyor" demişler.

O da diyesiymiş ki “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” Aslında tam olarak öyle değil, ekmek bulamıyorlarsa yumurtalı çörek yesinler demiş. Daha doğrusu o sözün tam çevirisi böyleymiş. Kendisinin söyleyip söylemediği de meçhul. Ama o devrin toplumsal çelişkilerinin bir özeti olarak söylenir.

Gelişmiş ülkeler artık gelişmekte olan ülkeler gibi kırılgan. Toplumsal yapılar hassas dengeler üzerinde duruyor. Sarı yelek giymiş yaşlıca bir Fransız hanımefendi aylık gelirlerinin 1900 Euro olduğunu, kira ve faturalar çıktıktan sonra ellerinde bir şey kalmadığını ve market alışverişlerini indirim reyonlarından yaptıklarını ve bunun üzerine bir de yıllardır tatile çıkamadıklarını söylüyor. İnsan acıyor. Dünyada zor durumda olan sadece Afrikalılar değil. Zor durumda olan Fransızların dertleri yüreklerimizi dağlıyor. İstedikleriniz nedir diye sorunca daha çok devlet daha az vergi diyorlar. Garip gelebilir ama sarı yelekliler devletin daha fazla görünür olmasını istiyorlar. Devlet de bu isteklerini yanlış anlayıp üzerlerine polisleri gönderiyor. Onların kastettiği biraz daha farklı: Bizi büyük şirketlerin karlılık bilançolarının kurbanı etmeyin.

Fransızların sosyalist siyasetçilerinin önde gelen isimlerinden birini Financial Times’la röportaj yaparken görünce, tamam, dedim. Şimdi verip veriştirecek hükumet politikalarına. Sonra bir de ne göreyim röportajın formatı yemekli. Yani bir yerde yiyip içerken aynı zamanda sohbet ediyorlar. Ne kadar ironik, demek ki yemek üzerinden sarı yeleklilere ses verecek, zekice bir kurgu diye düşündüm. Pek öyle çıkmadı. Antioksidan özellikli içecekler ve enfes bir menü İtalyan kahvesi espresso ile son bulmuş. Sarı yelekliler ayıp olmasın diye bir yere sıkıştırılmış röportajda. Halk vergilerden bunaldı filan deniyor. İklim Adaleti Üzerine Manifesto bu siyasetçinin yeni çıkan kitabıymış. Öyle sarı yelekliler umurunda filan değil.

Hayal kırıklığına uğradım. İnternette araştırma yaptım. Segolene Royal’in geri dönüşü filan konuşuluyor Fransız siyasetine. Sarı yelekliler hiç mevzu edilmiyor ama inatla. Fransız siyasetinin yapılma şekli belki örtülü mesajlarla oluyordur diye düşünüyorum ve sosyal medya hesaplarına bakıyorum Bayan Royal’in. Orada da kitabının okuma günlerinden salon fotoğrafları. Hiç mi sarı yelekli mesajı yok mu diyeceksiniz. Evet, var. Sadece sarı yeleklileri şiddetten uzak durmaya çalışan sabitlenmiş bir mesaj.

Gazetenin restoran hesap pusulasında yenilip içilenlere bakıyorum. 137 dolarlık bir fatura görünüyor. Kalem kalem incelediğimde her şeyin bedelinin olduğu ve sadece San Pellegrino sularının ikram olarak kaydedildiğini görüyorum. Demek ki diyorum İtalyan San Pellegrino içenler, musluk suyu içenlerin halinden anlamıyor.

İklim Adaleti Üzerine Manifesto yazarı Segolene Royal muhtemelen şunu diyordur: “Aman canım bunları hiç anlamıyorum. San Pellegrino için ücret istenmeyen bir ülkeyi bulmuşlar da şükredeceklerine isyan ediyorlar.”