Kılıçdaroğlu yürüyor. Elinde "Adalet" yazan, dolayısıyla adalet isteyen levhasıyla.
Kılıçdaroğlu yürüyor. Elinde “Adalet” yazan, dolayısıyla adalet isteyen levhasıyla.
Yanında, millete telefon konuşmasıyla iki trilyon takan abla var.
Ve yürüyüşün altından bir iddia çıkıyor: “Casusluktan tutuklanan Enis Berberoğlu için yürüyüşe geçen Kemal Kılıçdaroğlu’nun MİT’e yönelik TIR kumpasında ikinci adam olduğu iddia edildi.”
Yani iddiaya göre bu vatana ihanetin bir parçası adalet için yürüyen Kemal Kılıçdaroğlu.
Bugün beyaza ak diyen… Yarın vazgeçip kafasına göre takılan…
Xxx
Araya parça atalım… Bir dış haber:
ABD Başkanı Donald Trump’ın Riyad ve Tel Aviv ziyaretlerinin ardından, Katar’a yönelik Körfez ablukası başlarken Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki ilişkiler de hızla gelişiyor. İngiliz The Times gazetesinin ABD ve Arap kaynaklardan aktardığına göre, Suudi Arabistan ile İsrail, diplomatik ilişki tesis etmek ve iki ülke arasında doğrudan uçuşlar gerçekleştirmeye hazırlanıyor.
Xxx
Twitter’de bir fotoğraf.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Hidayet Türkoğlu, Mustafa İslamoğlu, Caner Taslaman, Mehmet Okuyan ev ortamında muhabbeti koyulaştırmışlar. Ekibe bak!
Tam Ramazan hatırası.
Fakat kim kiminle iş tutarsa tutsun, “Ehl-i Sünnet Yolu” ısrar ve inancımız ile yerli ve milli olmak kararlılığımız asla azalmayacak.
Xxx
Manisa’da askerlerimiz yedikleri yemeklerden zehirleniyorlar.
Kısa bir süre içinde bu haberi defalarca alıyoruz.
Bir ay içinde dört defa toplu zehirlenme hadisesi. 21 kişinin gözaltına alınması içime su serpmiyor. Yemek şirketini aşan bir “başıbozukluk”la karşı karşıyayız.
Veya neyle karşı karşıyayız henüz bilmiyoruz.
Xxx
Sadece Türkiye değil, dünya referanduma kilitlenmişti. Evet/ Hayır arasında kıyamet kopacakmış gibi sinir krizlerine giriyorduk.
Referandum geldi geçti. Sanki yapılmadı.
Rutinimiz devam ediyor.
Rutinimiz ki, damadın salıverilmesi, tekrar alınıverilmesi de bu cümledendir!
Hayır diyenler için Türkiye çoktan batmalıydı.
Evet diyenler için de “Bak, demiştik. Gördünüz işte…” rahatlığına denk bir şeyler olmalıydı.
Şu an umurumuzda olan tek şey var: Milletçe bayrama ve hemen akabinde tatile odaklanmış durumdayız.
Xxx
Erhan Altunay’ın “Masalcı”sı iki meseleyi gündemime ekledi. İstanbul’un işgalinden sonra işgalcilerin arkasından ağlayan Türkler ile şövalyelerin anlaşmazlıkları. Şövalyeleri Altunay’ın cümlesiyle açayım: “Her iki dünya savaşının gizli kalan tarihi Anglo-Sakson şövalyeler ile Alman ya da Töton şövalyeler arasındaki anlaşmazlıktır.”
Xxx
Başlıkta “Şaşırmak İstiyorum” dedim.
Aslında başlık bile şaşırtıcı. Çünkü şaşırılması gereken olayları gazetelerde okurken sıkılıyoruz, televizyon haberlerinde seyrederken kanal değiştiriyoruz.
Ne olsa şaşırırız?
Şaşırmamız için ne lazım?
Anlamsız sorular.
Çünkü şaşkınlığımız normalimiz olmuş.
Mesela yazımın başından beri parça parça anlattıklarım birbiriyle alakasız gibi görülüyorsa, reçetemize yazılacak ilaç “Survivor”dır. Akşam yemeğinden sonra… Sabahları ise “Evlilik programları”…
Kendinizi hala iyi hissetmezseniz, magazin programlarını açın. Kim nerde sahneye çıkıyor, kim kimi şettiriyor… Bu yaz plajlarda hangi parçalar çalacak filan.
Transfer haberlerini de tavsiye edebilirim ama bu sene mali durumlardan dolayı dozajlar çok düşük.
Tesiri olmaz.
Fakat dua en iyi ilaçtır.
Onun için “Allah sonumuzu hayretsin!”