Mademki dünya giderek yaşanmaz hale geliyor o halde dünyayı yönetenlere odaklanmamız pek tabiidir.
Mademki dünya giderek yaşanmaz hale geliyor o halde dünyayı yönetenlere odaklanmamız pek tabiidir. Zira bu süreçte en büyük pay onların. Biliyoruz ki toplumsal kaoslar liderliği daha da önemli hale getiriyor. Ancak bugün liderlerin dünyaya ne kadar iyilik getirdikleri tartışılır. İlginçtir ki modern olma derdi ile etikten uzaklaşıp maddi değerlere yönelen toplumlarının seçtikleri liderler de kendilerine benziyor. Dolayısıyla toplumlar; insan, insanlık ve hak kaygısı zayıflayan, içgüdüleri ile hareket eden, maddi fayda odaklı bir liderlik tarzı ile karşı karşıya.
Hangi Liderler?
Varlık nedeni, bireyleri daha çok insan olmaya, insani değerleri yüceltmeye davet etmek ve gereken şartları hazırlamak olan toplumsal lider, günümüzde şahsi menfaatine, kişisel kavgasına yönelen faydacı lider tipine dönüştü. Bir yanda dünyanın tamamını tehdit eden ve elindeki nükleer bombaları düşünmeden kullanacağını haykıran, öte yanda yüzlerce yıllık ortak insani değerlerin buluştuğu bir inanç merkezini anlık kararlarla içinden çıkılmaz bir kan gölüne çevirmeye çalışan liderler.
Tam da bu zamanda hizmetkâr liderliği tartışmak daha bir anlam kazanıyor. Gönlünü; kendine, mala, mülke, siyasete, ihtirasa, aşırılığa değil kendisini insanlığa adamış, komşusu açken tok yatamayan hizmetkâr liderlerden söz ediyoruz
Hizmetkâr Liderlik programımızın ikinci haftasında Doç. Dr. Nihat Alayoğlu ve Prof. Dr. Kenan Gürsoy hocalarımız, eşsiz boğaz manzarasında katılımcı dostlarımızla, dünyayı yöneten liderlerin, kişiyi lider yapan temel değerlerin neresinde olduğunu tartıştılar.
Kenan Hoca, yıllar önce tanıştığımız ve etkilendiğimiz bir kişilik. İrfan geleneğimizin temsilcisi bir ailenin, kendisini deruni yetiştiren, doğu toplumu kadar batı toplumunun değerlerine de hâkim, akademik görev ve üretimlerinin yanında Vatikan Büyükelçiliği gibi önemli devlet görevlerinde bulunmuş bir felsefe profesörü. Tevhit, güzel ahlak, aşk ve irfan ehli mütevazı bir gönül dostu olan ve her konuşmasından yeni anlamlar üretebildiğim Kenan Hoca; liderliği farklılıkları himaye eden ve hakkı temsil eden hizmetkâr olarak görüyor.
Yeryüzü Yetmiyor Mu?
Gerçekten de modern insanın temel sorunu, farklılıkların hoş görülmemesi ve adaletin yerleşmemesi değil midir? Yeryüzü neyimize yetmiyor ki amansız bir mücadelenin içindeyiz ve giderek yıpranan insani değerlerin seyircisi oluyoruz. Batı ve doğu toplumlarının bilgelik geleneğinde liderin besleneceği temel değerler bellidir ve birbirinden de uzak değildir.
Sokrates, öğrencileriyle sohbet ederken onların düşünmelerini ve soru sormalarını, başta liderler olmak üzere insanları, insanlığın temel değerleriyle buluşmaya davet ediyordu. Benzer kaygılarla hareket eden Platon, kusursuz bir devletin haktan ayrılmayan bir liderin eseri olacağını savunur. Büyük İskender’e hocalık da yapan siyaset felsefecisi Aristo, mevcut devlet yönetimi sistemlerini karşılaştırarak liderliğin, bireyin kendi kişisel özelliklerinin sonucu olduğunu (sabit özellikler) vurgular. Klasik Newton mantığının dayandığı bu görüş, bugünün kuantum mantığı ile değişmiş ve liderlik, insanlarla yoğun bir etkileşim ile duygu alış verişinin sonucu doğan (dalga) ve değişebilen dinamik bir süreç olarak ele alınmıştır.
Doğu filozofları da liderliği, kavmin hizmetkârı düsturu ile ele almış ve kendisi dışındaki dünya için yaşamayı öne çıkarmışlardır. Erdemli bir şehrin ancak erdemli ve adaletli bir liderin eseri olabileceğini belirten Farabi kadar liderliğin salt bireysel kişilik özelliklerinin değil ortam, şartlar ve diğer insanlarla etkileşimin bir sonucu olduğunu düşünen Gazali de dünya liderlik literatüründe önemli bir yere sahiptir. Gönül dünyamızın mimarları Mevlana, H. Bektaş’ı Veli ve Yunus da insanı, kâinatın özeti, liderleri ise kâinata hizmet eden erler olarak görmüşlerdir.
Bugün siyaset uğruna girilen kavga ve hızla yitirilen insani değerlerin tamiri ve yeniden inşasında temel insani değerlerin bekçisi liderlere ihtiyaç olduğu açıktır. Unutulmamalıdır ki siyaset, modern dünyanın zorladığı gibi bir sonuç alma sanatı değil esasen adaleti yerleştirme sanatıdır. Evet, dünyanın; adaleti sadece dilinde değil zihninde, gönlünde ve uygulamasında yaşatan, insani değerlere pervane, tefekkür ehli liderlere ihtiyacı var.