Türk, Rus ve İran Cumhurbaşkanları Tahran'da üçüncü Suriye zirvesi için bugün bir araya geliyorlar…
Rusya ve İran Esat rejiminin yanında yer alarak Suriye’yi diz boyu kana buladılar. Hatta o kadar ileri gittiler ki Suriye batağına saplanıp kaldılar… Onları bu bataktan Türkiye çıkardı.
2016 Ağustos’unda Türkiye Suriye’ye girip DEAŞ’ı Fırat Kalkanı ile Cerablus ve El Bab bölgelerinden def edince Suriye Muhalif Gruplarının güvenini kazandı ve onları ikna edip Astana barış sürecinin başlamasını sağladı. Onları bugüne kadar başarı ile barış masasında tuttu…
Türkiye olmasaydı muhalif gruplar asla herhangi bir barış masasına oturmayacaklardı. Bunu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sağladı.
Astana barış süreci Suriye’de önce geçici sonrada kalıcı ateşkes sağlanmasına yol açtı. Daha sonra Türkiye, Rusya ve İran güvencesi altında çatışmasızlık bölgeleri tesis edildi. Ama her seferinde Esat savaşa devam etti ve maalesef muhalif grupların ellerindeki bölgeleri bir bir aldı… Sonunda iş İdlib’e geldi dayandı…
Muhalifler şimdi “biz bu işlerden çırak çıktık” diye şikâyet ediyorlar. Tabii ki burada onların kendi içlerinde bir ve beraber olmayışlarından, dağınıklık gösterdiklerinden dolayı Esat’a yem olmalarının da payı var. Ama artık Rusların ve İranlıların terörist olarak vasıflandırılmayan muhalefet gruplarının haklı şikâyetlerini dinleyip gereğini yapmalarında fayda var… Çünkü Esat ülkenin yüzde 58’ini bile ele geçirmiş olsa, kalıcı barış ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm için mutlaka ülke insanının çoğunluğunu temsil eden ve Türkiye’ye güvenen muhaliflerin seslerini dinleyip gereğini yapmak lazım.
İşte Tahran’da Rusya’nın ve İran’ın anlaması gereken de bu…
Bütün bunların da ötesinde Moskova ve Tahran’ın ve hatta Washington’un anlaması gereken son husus ise Kuzey Suriye’de Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek bir formül bulunmazsa Suriye’de kolay kolay çözüm sağlanamaz…