Cumhurbaşkanımızın geçen hafta başında Irak'a yaptığı ziyaret Ankara'ya unuttuğu veya hiç bilmediği gerçekleri açık seçik gösterdi.
Çok iddialı anlaşmalar yapmak, parlak sözler vermek ve kucaklaşmalar Irak gibi ülkelerde pek bir şey ifade etmez. İlerde muhataplarınıza döner “ya o anlaşmalar, o sözler ve o kucaklaşmalar neydi?” diye sorduğunuzda “dün dündü bugün bugün” diye cevap alırsınız…
Meselenin özü: Saddam 2003 yılında yıkıldığı zaman Kürtler Arapların dağınıklığı ve zayıflığından faydalanıp onlara siyasi üstünlük kurdu ve Bağdat’ta at oynattılar. Şimdi Araplar o dağınıklığı üzerlerinden attılar ve hem Kürt kazanımlarını bir bir ortadan kaldırıyor hem de açıkça intikam alıyorlar…
Ama olan Türkiye’nin çıkarlarına oluyor.
O ilk zamanlarda Kürtlerin Amerikalıların da göz yummasıyla anayasanın yazılmasında öncü rol almaları ve isteklerini kabul ettirmeleri sayesinde neredeyse ülkenin kuzeyinde yarı otonom bir devlet kurmaları, ülkenin resmi dili olarak Arapçanın yanına Kürtçenin de konması, Kürt askeri gücü Peşmergelerin ülke sınırlarını korumaya memur edilmeleri, Kerkük eyaletinin neredeyse Kürt topraklarına katılma hamleleri Araplara zorla kabul ettirilmişti…
Türkmen hakları ise çöpe atılmıştı… Türkçe Irak’ın resmi dili olamadı. Türkmenlere siyasi hakları ise birer lütuf olarak verildi… Kürtler Türkmenleri başarı ile böldü ve o zamanlarda Ankara’da birilerinin bilinçsiz hareketleri de Türkmenleri iyice zayıflattı… Gönül Cumhurbaşkanımızın Bağdat’ı ziyaretinde güçlü bir Türkmen siyasi liderliği ile toplantı yapıp güç gösterisinde bulunmasını çok isterdi ama böyle bir siyasi gücün gölgesi bile yok…
Kürtler Saddam’dan sonraki yıllarda kuzeyde at oynatmakla kalmadı aynı zamanda kendi petrol yasalarını çıkarıp ilk Türk şirketlerine sonra da yabancı şirketlere petrol ve doğal gaz sahalarını açtılar. Irak’ın doğal kaynaklarını merkezi hükümeti yok sayarak dünyaya pazarladılar… Hatta Türkiye üzerinden petrol boru hattı ile dünyaya bölge petrolü sattılar ve mahkemelik oldular ve Türkiye Bağdat hükümetine tazminat ödemeye mahkûm oldu… Zaten bu tazminat da Cumhurbaşkanımızın Bağdat görüşmelerinde önemli bir konuydu… Türkiye tazminatı Iraklı Kürtlere ödetmek istiyor ama bu konu hala çözümsüz…
Bu arada Kürtler Irak Arap topraklarında da hak iddia etmeye başladılar…
Araplar önce Kürtlerin anayasa soktuğu Kerkük’te referandum yapma maddesini çeşitli ayak oyunları ile işlemez hale getirdi… Sonrada yavaş yavaş Kürtleri her alanda geriletmeye başladı. Irak petrol gelirlerinden Kürtlere verilecek paylar askıya alındı ve Kürtler memur maaşlarını aylarca ödeyemeyecek hale geldi.
Ama esas darbe Kürtlerin bindikleri dalı kesip bağımsız devlet kurmak için 2017 yılında referandum yapmaya kalkması ile geldi. İran destekli Irak’ın Haşdi Şahabi gücü Peşmergeyi darmadağın edip yalnız Kerkük’e girmedi aynı zamanda Erbil kapılarına dayandı… Barzaniler tam bir fiyasko yaşadı…
İşte bundan sonra Kürtler Irak’ta gerilemeye başladı. En son darbeler ise Irak federal mahkemesinden geldi. Mahkeme Kürtlerin petrol yasalarını iptal etti, Kürt bölgesinde çıkan petrol merkezi hükümetin tasarrufuna bırakıldı, Kürtlerin memur maaşlarını bile Bağdat üstlendi, sınırların savunulması Irak merkezi hükümetinin muhafız güçlerine bırakıldı. Kürt sınır kapılarının gelirleri de Bağdat’a geçti…
Türkiye Kürt bölgesinde çıkan petrolün yeniden ihraç edilmesi için Irak hükümetine bazı formüller sundu ama bunlar havada kaldı. Araplar Kürtlere yarayacak hiçbir hareket yapmak istemiyor.
Bu arada eski bölünmeler yeniden Kürt bölgesinde hortladı. Mam Jelal (Celal Talabani) zamanında Barzanilerin denetimindeki Duhok ve Erbil eyaletleri Talabanilerin kontrolündeki Süleymaniye ile kanlı bıçaklıydı. Saddam yıkılmadan birleştiler ve dünya karşısına ortak bir cephe oluşturarak çıktılar. Şimdi o cephe çatladı. Talabani’nin oğlu Baffel Süleymaniye’de lider ve hem İran hem de Bağdat’ın desteğini alıyor. Türkiye ise Baffel’e çok çok soğuk bakıyor ve arayı ısıtmak için bir irade yok. Buna karşılık PKK maalesef Baffel ile sıcak ilişkiler içinde.
Yani Kürtlerin daha da zayıflamasına bunlar tuz biber ekiyor.
Bu arada Irak hükümeti PKK için Türkiye’ye tam destek vaat ediyor ve yakında Türkiye’nin Irak sınırları içinde güvenlik koridorunu genişletmesine göz yumacak. Bunlar klişe laflar. Kimse PKK’yı Kandil’den sökmek veya Sincar’dan silmek için kendini zorlamayacak… Durum böyle.
Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi ise gerçekten müthiş bir girişim. Bu bir yol değil bir entegre ulaşım projesi. Gerçekleşirse Irak uçar, Türkiye’de çok iyi bir konuma gelir. Türkiye’de bu projeyi gerçekleştirme iradesi var ama acaba Irak’ta bu kadar güçlü bir irade var mı? Onca yıllardır Irak’ı tanıyan bizlerin sözlerin nasıl havada kaldığını bilirler. “İnşallah, bukra, maaleş” bir Arap buluşudur. “İnşallah, yarın, maalesef” demektir. İnşallah biz çok yanılıyoruzdur.
Bu proje de Arapların Kürtleri ne kadar defterden sildiğini gösteriyor. Kara ve deniz yolları Kürt bölgesini bypass ediyor ve sınırımıza bağlanıyor. Yani Kürtlere mama yok.
Araplar Kürtleri affetmeyecek. Türkiye politikalarını buna göre ayarlamalı. Belki de Türkiye Irak, Kuzey Irak ve Türkmen politikasını ciddi bir şekilde gözden geçirme ihtiyacı var.