​İnsan arabaya binince ister istemez radyoyu açıyor.

İnsan arabaya binince ister istemez radyoyu açıyor.

Bir taraftan trafikte dur/ kalk eziyeti…

Bir taraftan can sıkıntısını unutmak için rastgele bir mevzuya odaklanma ihtiyacı…

Ve fakat maalesef ki “Haberler” diye bir olgu var.

Gazeteciliğimin en delifişek zamanlarında içinde kaybolduğum, adeta bütünleştiğim haberler…

“Gezi”nin yıldönümüymüş.

Şu paragrafı sindirerek okuyun lütfen:

“Taksim Dayanışması'nın çağrısıyla düzenlenen anma yürüyüşüne Taksim Dayanışması bileşenleri, siyasi parti temsilcileri, Gezi'de yaşamanı yitiren Berkin Elvan, Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz, Hasan Ferit Gedik ve Ethem Sarısülük'ün aileleri, HDP Milletvekili Garo Paylan, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Beyza Üstün, CHP Milletvekilleri Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu ve Onursal Adıgüzel, ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi ve BHH Sözcüsü Alper Taş, HTKP Genel Başkanı Erkan Baş, HDK Eş Genel Başkanı Gülistan Kılıç Koçyiğit, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, sanatçı Ferhat Tunç ile Cumartesi Anneleri'nin yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı.”

Haydiii…

Aklımızla alay mı ediyorsunuz?

Derken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gezi güzellemesi beyanatı.

Demek ki, 15 Temmuz darbesiyle açığa çıkan FETÖ olaylar zinciri hiç olmamış, Gezi Kalkışması bu rezaletin bir parçası değil, ağaçlar için kıyam eden çiçek çocuklar da tarihe geçecek demokratik tepkilerinin yıldönümünü kutluyorlar.

Bir pankart ilişti sonra gözüme, yolculuğumu bitirip internette gezinirken.

Taksimde yürüyüş yapanların açtığı bir pankart:

“Hayır bitmedi. Mücadeleye devam!”

Bitmeyen ne?

Neyin mücadelesi?

HDP ve CHP’yi aynı noktada buluşturan güç nasıl bu kadar rahat at oynatabiliyor.

Tiksindim.

Binlerce kez yazdım, söyledim; vallahi kim neye inanırsa inansın. Nasıl yaşamak istiyorsa yaşasın. Yürüyüş de yapsınlar. CHP’si, HDP’si, eşcinseli, işsiz güçsüzü girsin kol kola… Problem yok.

Ama “Gezi Kalkışması”nı savunmak, 15 Temmuz gecesi vatan için ölenlerin karşısında darbecilerle bir olup geleceğimize kurşun sıkmaktır.

CHP ki, tarihine göz attığım zaman bu milletten özür dilemesi gereken yüzlerce rezilliğe şahit oluyorum.

Varlık vergisinden, camilerin ahıra çevrilmesine, köle işçilikten, açık oy gizli sayıma kadar neler neler…

HDP dış güçlerin peydahlayıp cami duvarına bıraktığı bir arıza…

Vermişler kol kola milletle alay ediyorlar.

Bu demokratik bir hak arayışı değildir.

Bu millet iradesine karşı ayaklanmanın bir devamıdır.

Ve ben bu mübarek ramazan günlerinde Rabbimden sırtımıza yapışmış legal/ illegal ihanet şebekelerinin yükünden kurtulmayı niyaz ediyorum.

Yeter artık.

Milleti aşağılamanın ve ahmak yerine koymanın da bir sınırı olmalı.

Bu tahrik hareketleri, milletin vicdanında sabır taşını çatlatıp karşılık bulursa, ya kökten bir çözüm ortaya çıkar, ya da yarınlarımızın aydınlığını üç buçuk ahmak için ötelemek zorunda kalırız.

Taksim Dayanışmasıymış…

Gelip milletin içinde dayanışsanıza!