İnsanlığın gözünün önünden geçen on binlerce yılın hikayesi, uygarlık tarihi…
Kendimizle hesaplaşmamız ve aynaya bakmamız için koskoca bir alan.
Nasıl var oldu, nasıl gelişti, nerelerde tıkandı, hangi zaman diliminde, nerelerde yıkıldı ve nerelerde yerlerine “yeni”leri kuruldu?
Haliyle, neydi o “yeni”ler,
Ve insanoğlu ilk günden bugüne o “yeni”lerle nasıl dönüştürmek istedi kendisini
De,
etkili olamadı?
Ya da nasıl kandırdı kendisini ve aslında uygarlık deyip neyi inşa etti, batarken…
“Buzdağını gördüğü halde ilerlemeye devam eden insanlık gemisine bir taziye” tanımlamasındaki ayrıntı ne?
Dünyada,
Endişeler… Gerilimler… Sokak hareketleri… Ekonomik sarsıntılar… Göç… Terör…
Derken,
Amin Maalouf’un yeni kitabı “Uygarlığın batışı” tam da üstüne geldi, bugünlerin…
“Ölmekte olan bir uygarlığın kucağında sağlıklı bir bebek olarak doğdum” diye başlıyor Maalouf,
Ve Lübnan’dan Mısır’a Ortadoğu’nun nasıl perişan hale getirildiği ile devam ediyor,
Sonunda da;
“Cesaret kırıklığı aşılamak gibi bir niyetim katiyen yok ama bu yüzyılda içinden geçtiğimiz ağır koşullarda aklı başında, samimi ve güvenilir kalmak herkesin görevidir…
…geleceğin yolları pusulalarla doluysa takınılacak en berbat tavır, her şey çok güzel olacak diye mırıldanan mırıldana gözü kapalı ilerlemek olacaktır…”
Diye bitiriyor…
“İnsan olmanın ne olduğuna dair” önemli bir deneme...
Biz hala,
“Çocuklarımıza güzel bir dünya bırakalım” sloganıyla günlerimizi geçirmeye, kendimizi kandırmaya, aklımızla oynamaya devam edelim,
“ne ekersek onu biçiyoruz, geçmişe dönüp bir bakalım da neyi yanlış yapmışız”
diye serzenişlerde bulunup duralım.
Ama,
Dünya durmuyor…
Bize kalan tek şey, uygarlık diye baktığımız pencereden gün gün yıkılışımızı izlemek…
***
Sanatla büyümek…
Uygarlığı iyi tanımlamak, “vah vah”lar etmek yerine akılcı bir başlangıç yapmak adına güzel bir çalışma…
İstanbul Kültür Sanat Vakfının hazırladığı yeni rapor, üzerinde çokça durduğumuz, öğrencilerimize sıklıkla vurguladığımız önemli bir konuyu yeniden gündeme taşıdı.
Adı "Erken Çocukluktan Gençliğe: Sanatla Büyümek"
Kültür politikaları çalışmaları alanındaki sekizinci raporu İKSV’nin…
Erken çocukluk dönemi ile başlayan ve sanatla büyümenin birey üzerindeki etkisini temel alıyor ve gelişim psikolojinde sanatın önemine vurgu yapıyor.
Çocukların ve gençlerin toplumsal yaşam içerisindeki konumlarını, insani temellerde şekillendirecek somut öneriler var raporda.
Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Feyza Çorapçı’nın hazırladığı bu önemli çalışmada, hayal gücünü kullanmadan, empati yapmaya kadar pek çok becerinin nasıl kazanılması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Televizyondaki “hır gür”e ayıracağımız vakte biraz ara verip, raporu incelemeye başlayabiliriz…
***
Günde kaç öz çekim (Selfie) yapıyoruz?
Güzel bir çılgınlık ki, yediden yetmişe hepimizin başvurduğu bir iş öz çekim, Selfie adıyla gönlümüzde taht kurdu.
“Herkesin başvurduğu bir iş” dedim çünkü basit bir hareket alanında yapılan hamleler bütünü değil bu.
Bazen tek bir foto dakikalarımızı bile alabiliyor. Bunu gün içerisinde beş altı kez tekrarladığımız düşünülürse –ki en az rakam budur- epey bir vakit.
Yani bir ‘iş’ diyebiliriz…
Çok ilginç bir haber;
bir yüksek lisans öğrencisi merak etmiş, araştırmak istemiş konuyu. Açık instagram hesaplarını inceleyerek Türkiye’nin “selfie” haritasını çalışmış.
Elbette ki kadınların erkeklere oranla “öz çekim” sayısı yüksek çıkıyor. En fazla öz çekim yapılan il ise Kocaeli. Dikkatimi çeken nokta da bu oldu…
İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirleri beklerken, Kocaeli’nin önde çıkması şaşırtıcı oldu.
İncelemeye değer bir araştırma.