Peki, Türkiye'nin şehit cenazeleriyle yasa boğulduğu, birbirine en çok kenetlenmesi gereken bir dönemde neden böyle bir provokasyona ihtiyaç duyuluyor?
Meclis Genel Kurulu’nda yapılacak İdlib konusu kapalı oturum öncesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasını izlerken, “Hayırdır n’oluyor” dedim kendi kendime.
Kılıçdaroğlu son zamanlarda hep sert konuşuyor ancak ilk kez Türkiye’nin tüm sinir uçlarına bu denli sert hamlelerle dan dan dan vurduğunu hissettim.
Önce bunun şehitler tepesi üzerinden yaşanan sert tartışmanın bir devamı olarak değerlendirdim.
Ardından Meclis’te dünkü son yılların en sert yumruklu kavgası yaşandı.
Dönüp, Meclis’teki kavgaya neden olan CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un açıklamalarına bakınca “Yok bu normal değil, bu süregelen tartışmaların bir devamı değil, burada başka bir hesap var” diye düşündüm.
Bunun ne olduğunu daha sonra AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş söyledi.
Evet bu açık, net bir provokasyon.
Peki, Türkiye’nin şehit cenazeleriyle yasa boğulduğu, birbirine en çok kenetlenmesi gereken bir dönemde neden böyle bir provokasyona ihtiyaç duyuluyor?
CHP bundan ne murat ediyor?
Bunun yanıtı 24 Şubat’taki CHP MYK toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerinde mevcut.
Ertesi gün bazı gazetelere yansıyan ancak çok da önemsenmeyip geçiştirilen haberlere göre Kılıçdaroğlu o toplantıda, “MYK üyelerine, il ve ilçe başkanlarına talimatımdır: Kısa bir sürede iktidara geleceğiz. Çözüm önerilerimizi gidin, anlatın, karşı mahalleye anlatın" demiş.
Yakın dönemde herhangi bir seçim olmamasına, gündemde herhangi bir erken seçim tartışması da olmamasına karşın Kılıçdaroğlu neden böyle bir cümle kurmuş olabilir?
Demek ki bildiği bir şeyler var.
Bizim bilmeyip de Kılıçdaroğlu’nun bildiği ne olabilir sorusunun yanıtını ararken önümüze geçtiğimiz ayın ortalarında aynı kesimlerce dolaşıma sokulan darbe söylentileri çıkıyor.
Hatırlanacağı üzere günlerce CIA'in yan kuruluşu Rand Corporation’ın 2020 Türkiye raporunda yer alan "orta kademe askerler rahatsız; yeni bir darbe girişimi bile olabilir" şeklindeki ifadeler üzerinden “Türkiye’de yeni bir darbe girişimi olur mu?”yu tartışmıştık.
Ardından İdlib’den gelen saldırılan ve şehit haberleri bu tartışmaları geri plana itmişti.
Türkiye, İdlib’de bir yandan Rusya destekli rejim saldırılarıyla mücadele edip bir yandan şehitlerinin yasını tutarken Rand Corporation raporunda yer alan demokratik muhalefeti güçlendirme ve iktidara hazırlama planları mı işliyor?
Kılıçdaroğlu, buna dayanarak “Kısa bir sürede iktidara geleceğiz” demiş olabilir mi?
Hatta daha ileri giderek “İdlib’deki saldırılar da bu planın bir ayağı olabilir mi?” diye düşünüyor insan.
ABD FETÖ, PKK/PYD eliyle Suriye ve Irak’tan, Rusya, Esad eliyle İdlib’den, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve Yunanistan Güney Kıbrıs eliyle Doğu Akdeniz’den birçok Avrupa ülkesi de aynı çevrelere destek vererek sağlı sollu Türkiye’ye yumruklar atmaya çalışırken CHP de içerden Türkiye’nin karnına karnına mı çalışıyor?
CHP’nin bu provokatif hamleleri tüm bu güçlerle el birliğiyle Türkiye’yi nakavt etmeye çalışma girişimleri mi?
Türkiye’nin kurtuluş mücadelesinin önderinin kurduğu bir partinin, Türkiye’nin anamuhalefet partisi bir partinin, Türkiye’nin deyim yerindeyse ikinci kurtuluş mücadelesi verdiği bir dönemde, Türkiye’nin hasımlarıyla bu denli bir ittifak içinde yer almasına akıl erdiremiyor insan.
Ancak FETÖ’nün alenen Türkiye’yi yıkma girişiminde başladığı son 10 yıldan bu yana CHP’nin bu hesaplar içinde olan her türlü güçle birlikte hareket etmesi, Rand Corporation’ın raporuyla başlayan tartışmalar ve beraberinde yaşananlar ve de ortada fol yok yumurta yokken Kılıçdaroğlu’nun “Hazır olun yakın bir sürede iktidara geleceğiz” şeklindeki sözleri sonrasında önce Kılıçdaroğlu’nun anlamlandırmakta zorlandığımız sert ifadeleri ve de ardından Engin Özkoç’un dillendirmekten imtina ettiğimiz ağır hakaret içeren provokatif sözleri, CHP’nin bilerek, isteyerek bu planın içinde yer alıyor olabileceğini düşündürtüyor.
O nedenle dikkat, hatta çok çok dikkat!..