Terör örgütü PKK mensuplarının düzenlediği iki ayrı saldırıda 12 asker şehit düştü.
Türkiye, birer gün arayla Kuzey Irak’tan gelen iki acı haberle sarsıldı.
Terör örgütü PKK mensuplarının düzenlediği iki ayrı saldırıda 12 asker şehit düştü.
Her iki saldırının da Irak’ın İran sınırına yakın bölgelerinde gerçekleştiğine dikkat çekmekte yarar var. Saldırılarda İran parmağı olması çok yüksek ihtimal.
Hatta İran dışında ABD ve müttefiki batılı güçler de olağan şüpheliler.
Ve tabi ki İsrail.
Ayrı ayrı hatta belki de hepsi birlikte.
Dikkat edilirse bu olağan şüphelilerden ABD ve İsrail, İran ile düşman.
Ama konu Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesinin önlenmesi, güçten düşürülmesi, zayıflatılması ve hatta bölünüp parçalanması olunca hepsi birlikte hareket ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Aralık’ta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
“Buradan bir kez daha terör örgütleriyle ülkemizi sıkıştırmaya çalışanlara sesleniyorum, Türkiye'nin güneyinde, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde bir terör yapılanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Operasyonlarımız neticesinde bitkisel hayata giren bölücü terör örgütünü canlandırma, yeniden palazlandırma çabalarının farkındayız. Kimin ne yaptığını, kimin kiminle iş tuttuğunu çok iyi biliyoruz. Daha önce yaptığımız gibi bir gece ansızın gelerek tüm bu senaryoları yırtıp atmaktan çekinmeyiz."
Yani devlet ve hükümet söz konusu güçlerin Türkiye’ye yönelik hasmane emellerini, planlarını, oyunlarını bildiği gibi güncel olarak terör örgütünü hareketlendirdiklerinin de farkında.
Eldeki bilgiler, Cumhurbaşkanı’nın söz konusu konuşmayı yaptığı günün öncesi ve sonrasında çok sayıda saldırı girişimi olduğu, bunların büyük kısmının bertaraf edildiği, hatta saldırı girişiminde bulanan terör örgütüne ağır zayiatlar verdirildiği yönünde.
Ancak bölgedeki çetin hava koşullarının son iki saldırının engellenememesinde etkili olduğunu gösteriyor.
Bu saldırı ve saldırı girişimlerinin tümü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi Türkiye üzerinde oynanan oyunların, bu oyunlara ait senaryoların birer parçası.
Bu, yarım asırlık bir senaryo.
Senaryonun sahipleri, senaryolarını hayata geçirebilmek için sayısız oyun kurdu ve oynattı.
Türkiye, yarım asırdır bu senaryonun hayata geçmesini önlemek için bu oyunları boşa çıkarmakla uğraşıyor.
Türkiye bu güne kadar sayısız oyunu bozdu, senaryonun başarıya ulaşmasına izin vermedi, bunun için ağır bedeller ödedi ve ödemeye devam ediyor.
Ancak senaryo ortadan kalkmadı, oyunlar bitmedi, bitmiyor ve bu senaryo tarihin çöplüğüne atılana dek de bitmeyecek gibi görünüyor.
Son 20 yıl içinde yakın coğrafyamız ile ilgili hazırlanan senaryolara ve bunlarla ilgili oyunlara bakıldığında tümünün birer Türkiye ayağı var.
Bu senaryoların neredeyse tümü hayata geçirildi ya da geçirilmeye devam ediyor.
Bu senaryoların bir tek Türkiye ayağı başarılamadı.
ABD’nin Irak işgali ve sonrasında bir milyonu aşkın Iraklı öldürüldü, ülke param parça edildi.
Irak’tan sonra en ağır bedeli Türkiye ödedi, ödemeye devam ediyor.
Suriye iç savaşında aynısı oldu.
Suriye’den sonra en ağır bedeli Türkiye ödedi, ödemeye devam ediyor.
Şimdi Filistin’de yeni bir oyun oynanıyor.
Filistin halkı ağır bedeller ödüyor.
Türkiye hem bu ateşin dindirilmesine hem de kendisine yönelik etkileri sınırlandırmaya çalışıyor.
Küresel ve bölgesel güçlerin bu coğrafya üzerindeki senaryoları biteceğe benzemiyor.
Türkiye’nin ivedilikle kendi senaryosunu yazması ve kendi oyununu oynaması gerekiyor.
Onların yıkıcı oyun ve senaryolarına karşı yapıcı oyun ve senaryolar.
Onların kan ve gözyaşı içeren oyun ve senaryolarına karşı bölge halklarının tümü için barış, kardeşlik ve huzur içeren senaryolar.
Türkiye bugüne karşı zaten hep bunları arzuladı, oyun bozmaya çalışırken hep bu anlayışta hareket etti ancak artık bunun senaryosunun da yazılması ve oyununun da kurulması gerek.
Bu çerçevede Irak ve Suriye politikalarının yeniden gözden geçirilerek buna dair bir yol haritasının çıkarılması ve bunun hayata geçirilmesi için de askeri, siyasi ve ekonomik tüm araçların eş zamanlı olarak devreye sokulması şart.
Türkiye’de devlet ve hükümetin tüm organlarının yanı sıra kamuoyunun kahir ekseriyeti de artık ABD ve kimi batılı güçlerin PKK üzerinden Türkiye’ye yönelik hasmane planların farkında.
Ancak özellikle İran konusunda bazı kesimlerin eksik ve yanlış değerlendirmeleri söz konusu.
Bu konunun ayrıca ele alınarak kapsamlı ve komplike bir İran politikasının belirlenmesi, Tahran ile ilişkilerin bu eksende yürütülmesi hayati önem arz ediyor.
Değerlendirmem şudur ki, PKK’nın arkasında İran olmamış olsaydı ABD ve sözünü ettiğimiz tüm batılı güçler ne kadar koruyup kollamış olurlarsa olsunlar bu terör örgütü şimdiye dek çoktan tarihin çöp sepetine atılmış olurdu.
Bu güçlerin Türkiye üzerindeki emellerinin sonlandırılabilmesi, İran’ın bölgede Türkiye aleyhine yürüttüğü her türlü faaliyetin sınırlandırılması orantılıdır.