Cennet, müminler için iftar gibidir, her türlü nimetler içinde gönenilecek, zorsunma, zahmet, yorulma, darlanma, usanma olmayacaktır.
"Ufkumuzda incecik, gümüşten bir yay halinde o eskimez, yıpranmaz, kararmaz hilal'i" görüp oruca başlamıştık. Gün gün büyüyerek ay on beşleyip yeniden göğümüzde incelerek bayrama eriştirdi oruç bizi. Oysa "incecik bir melek kalemi gibi ay çıkageldi ve biz de ona dünden hazırdık". Geldi, evimizi, şehrimizi, ülkemizi boydan boya sarıp sarmalayarak yeniden dirilmenin yolunu öğretti ezanla, iftarla, sahurla, oruçla, hatimlerle, mütebessim çehrelerle çepeçevre her bir yana bakıp selamladık muhabbetle. Selâmladık sofralarımızla, gönül dünyamızın coşkusuyla, teslimiyetle. Avuçlarımızı her iftar vakti duaya açıp aminler eşliğinde çorbalarımızın lezzetlerini idrak ettik. Hamt ve şükürler içinde kıyam edip camilerimizi doldurduk teravihlerle, salalarla. Selatu selam ettik iki cihan serveri Efendimiz S.A.V’a. Söz verdik oruçla birlikte yıl boyu camilerden, cematten, namazdan, Kur’an’dan, zikirden, fikirden, samimiyetten, dosdoğru olmaktan, kardeşliğimiz gereği muhabbetten, şefkatten, affetmekten ayrılmayacağımıza.
Cennet, müminler için iftar gibidir, her türlü nimetler içinde gönenilecek, zorsunma, zahmet, yorulma, darlanma, usanma olmayacaktır. "Ayrılıkta azap cemaatte rahmet vardır" buyurdu Peygamberimiz. Bundandır ki rahmet yağmurları içimize, evimize, camilerimize, sofralarımıza saf saf yerleşti. Hatimlerle ayet ayet vahyin kutlu ışığı yeniledi aklımızı, ruhumuzu, gönlümüzü. Omuz omuza safları sıklaştırarak kardeşliğimizi idrak ettirdi oruç. Rü'yeti hilâl diye ifade edilen ğöğün en estetik belirginliğiyle incelmiş ayın görülmesiyle kutlu oruç konuğumuz olmuştu. Gün gün içimizde büyüdü, her akşam şavkı göğsümüzü, gönlümüzü, gözlerimizi aydınlattı. Gide gide dolunaya dönüşerek içimizdeki, göğümüzdeki orucun büyümesine tanıklık ettik.
On bir ay içimize yerleşen gaflet karanlığını kovmak için beyaz bir nokta gibi, tıpkı incecik bir hilali andırır gibi oruç kalbimize yerleşti. Ay büyüdükçe oruç büyür. Oruç büyüdükçe kardeşlikler büyür, merhamet, şefkat, arınma bir çınara dönüşür. Müminlerin gönülleri birbiriyle yeniden buluşur, bilişir ve kaynaşır. Kocaman göğün ayını andırır müminlerin yürekleri. Affın, bağışlamanın, fitrenin, zekatın, yardımın, sofranın bereketiyle kalpteki gaflet karanlığı yavaş yavaş kaybolarak gönlümüz, kalbimiz ay gibi parlar. Hazreti Muhammed’e. Ümmet olmanın şuurunu getiren oruç, ölü ruhları silip süpürerek yeniden dirilmiş, tazelenmiş bir bağış ayı olarak bizi bayrama hazırlar.
Ölmüş hissiyle baharı bekleyen ağaçlar, bağlar, bahçeler, çiçekler gibi tazelenir insan ruhu, dahası müminlerin ruhu. Bu kutlu geliş bir bakıma "ölmeden önce ölmenin" sırrını getirmiştir. Ruhları uyandıran, evleri sahur bereketiyle aydınlatan oruç, teheccütlerle, zikirlerle gövdelerimizi tazeler. Yenilenmiş, bağışlanmış bir ümmet ruhuyla Kadir Gecesi’ne ulaştırır. Ramazanın son on gününde Kadir Gecesi gizlenmiş ki arayıp bulmak için daha bir gayret gösterilsin, fırsat varken faydalanılacak en zirveye tırmanılsın diye. Kur’an'ın indirildiği gece orucun kalbinde yer almaktadır.
Artık Sultan oruç görevini yapmış, iç ve dış dünyamızdan aklımızı, gönlümüzü tanzim ederek kazanımlarla yeniden kavuşuncaya değin özün, sözün ve eylemlerin vahye ayarlı kalmasına özen göstermemizi tembihleyerek bizleri bayram sabahında yalnız bırakarak ayrılmıştır. Elbette gerçek bayramlara erişinceye değin hak edilmiş-verilmiş bir bayramın hak ettiğini bayrama vermek icap eder. Birbirimizin üzerinde nasıl ki haklarımız varsa, dedelerin, ninelerin, anne ve babaların, ağabeylerin, ablaların, bacıların, kardeşlerin, emmilerin, dayıların, halaların, teyzelerin, konu komşuların, yakın ve uzak akrabaların, tanıdıklarımızın, dostlarımızın da birbirlerimiz üzerinde hakları vardır. Bayram esenliğiyle bayramın da hakkını vermek icap eder. Bayram armağanlarını, şekerlerini, baklavalarını, kitaplarını ihmal edemeyiz. Orucun bir armağanı olarak bayramımızı da bayram gibi kutlamalıyız.
Biliyoruz ki çevremizde savaşlar var. Kudüs, Türkistan, ah Doğu Türkistan, Afrika, Kerkük, Afganistan, Pakistan, Bosna, Halepçe, Mısır, Suriye, Libya, Irak ve canım Anadolu hak edilmiş bir bayramı kutlamaya, yaşamaya mecburuz. Ukrayna’yı, Rusya’yı barışa çağıra çağıra bayramlaşacağız.
Türk ve İslam aleminin bayramını tebrik ediyorum. Baharın bahar, yazın yaz, gecenin gece, gündüzün gündüz, hilalin hilâl, yağmurun yağmur olduğu gibi bayramın da bayram olması için bütün yüreğimizle gayret etmeye mecburuz.
Bayram sabahı güneşin ışığı üzerimizde ay gibi parlayacaktır. Bayram hürmetine yapılan gusül-boy abdestiyle, tertemiz elbiselerimizle, en zarif kokularımızla, kullandığımız misvaklarımızla, tekbirlerle çıktığımız evlerimizden camilerde saf saf duruşumuzla, selamımız, merhametimiz mütebessim çehremizle kutlu ve mübarek olsun Ramazan bayramımız. Büyüklerin ellerinden öpelim, küçüklerin gözlerinden, her adımımız bayram sevinciyle dua olsun. Allah C.C. Ülkemize, Türk İslam alemine birlik, dirlik ve kardeşlikler lütfeylesin.
Can Yücel şöyle seslenmiş bir vakitler:
"Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır" vesselam.