Yaklaşık elli yıla yakındır içinde bulunduğum yazılı ve sözlü iletişim ve yayıncılık alanında, rekor traj rakamlarına ulaşmış yayınlar, dergiler yaptım ve yönettim.
Bugün yayınlanacak olan bu yazımı yazmak üzere bilgisayar başına oturduğumda yaşamımda, birçok kez meydanlardaki kutlamalarına katıldığım, çoğu zaman büyük coşku paylaşımını yaşadığım 1 Mayıs kutlamalarının ülkemizin dört yanındaki şehir meydanlarına yayılan 1 Mayıs, Emekçi ve İşçinin Bayramı kutlamalarının yaşandığı günlerden biri. Ülkenin her yanına yayılmış, bazı yerlerde engellemelerle karşılaşılan zaman zaman emniyet güçleri ile kutlamalara katılmak isteyen işçi-emekçi sivil toplum örgütleri, sendikalarının temsilcilerinin bir araya geldikleri bu kutlamalarda güvenlik güçleriyle yaşadıkları tatsız olaylar görüntülerinin nedenini hiçbir dönem anlayamamışımdır.
Bu kutlamalara, Akademi’de okuduğum yıllar boyunca öğrenci birlik başkanı veya temsilcisi olarak ve daha sonraki yıllarda çokça katılmış ve genelde İstanbul’da Taksim Meydanı’nın bu kutlamalara kısıtlı da olsa kapatıldığı günler de dahi, bu son zamanlarda yaşananlarla karşılaştığımı gördüğümü ne yazık ki söyleyemem.
Bu konuda söyleyeceğim tek şey; böylesine çözümsüzlüğün nedeninin anlaşılamaz olmasıdır. Neredeyse tüm dünyada belirli ülkeler meydanlarında çoşkuyla kutlanan 1 Mayıs kutlamalarının, ülkemizin bazı yerlerinde kısmen yasaklanması veya kısıtlanmasını birileri topluma daha iyi anlatmalı. Emniyet güçlerimizle 1 Mayıs’ı kutlamak için karşı karşıya gelen işçilerin, emekçilerin düştükleri durum dış dünyaya karşı hiç de iyi bir görüntümüzü yansıtmıyor. Bu konuda, her iki taraf sorumlularının, üst düzey yetkililerin, en önemlisi devleti yönetenlerin bir araya gelerek, iyi ve uzlaşmacı bir çözüm bulmaları daha olumlu uygulama olur diye düşünüyorum. Yaşananları görünce üzülmedim diyemem. Gördüğüm izlediğim kadarıyla 1 Mayıs, İşinin ve Emekçinin Bayramı’nı kutlamak için bir araya gelmeye çalışanlarla emniyet güçlerinin karşı karşıya gelmesi, münferit de olsa haberlere, görüntülere yansıyanlarıyla pek de iyi bir imaj sergilenmiyor.
Ben eskiden öğrencilik yıllarımda yaşanan bu kutlamaları anımsıyorum. O zamanki adıyla 1 Mayıs Bahar Bayramı, akıllarda kaldıklarıyla baharın geldiğinin görselliğiyle müjdelendiği, kutlamaların simgesi olan açık alanlardaki coşkulu kalabalıklarda özellikle çocukların, gençlerin, ailece eğlendikleri bir piknik şölenleriydi çocukluğumuzda anımsadıklarımızla. Daha sonraları Emekçi ve İşçi Bayramı olarak kutlanılmaya başlandı ve zaten çok anlamlı bir bayram olab 1 Mayıs Bahar Bayramı, bu haliyle de, toplumsal bir bayram olarak tarihimizde yer aldı. Zaman zaman uygulanan kısıtlamalara rağmen, ülkemizin belrilenen yerlerinde yapılan kutlamalarıyla, 1 Mayıs, Emekçinin ve İşçinin Bayramı olarak çoşkusunu sürdürüyor.
Yaklaşık elli yıla yakındır içinde bulunduğum yazılı ve sözlü iletişim ve yayıncılık alanında, rekor traj rakamlarına ulaşmış yayınlar, dergiler yaptım ve yönettim. Yönettiğim dergi, gazete sayfalarında güncel magazin, televizyon haberciliği konusunda birçok yayının ve yayın gurubunun yönetiminde bulundum. Bu yayınlarda yazdığım, adedini anımsayamadığım bir ok başyazılarım, köşe yazılarım oldu. Ama ellinci yılını katettiğim gazetecilik yaşamım boyunca siyaseti, siyasi yaşamı çok iyi ve yakından takip ediyor olmama ve bir sosyla demokrat bir siyasi görüşlü bir gazeteci olmama rağmen bu süreçte hiçbir zaman yoğun, duygusal siyasi yazılar yazmayı tercih etmedim.. Genelde; güncel yaşam, televizyon haberciliği-eleştirmenliği, spor yazıları ve çok sevdiğim iletişim yayıncılığı alanında birçok yazı yazdım. Gazetecinin yazdıklarında alenen taraf olmaması, yazılarında özel yaşamın gizliliğine mutlak saygı göstermesi gerektiği ilkesinde hiç ama hiç uzaklaşmadım. Ancak demokratik yaşam gereği siyasi yaşamın varlığını, onsuz yaşanmayacağı gerçeğini de görmezden gelmedim. Varlığımızın içinde hep olan bu yaşam biçimini yok saymanın doğru olmayacağına da inananlardanım. Gazetecilerin tercihlerine de saygı duyuyorum.
Cumhuriyetimiz’in yüzüncü yılını kutlamaya hazırlandığımız 2023 yılının ilk dört ayını, üzerimize yüklediği her türlü sorunlarına rağmen bu ay başka bir gerçekle başbaşayız.
14 Mayıs pazar günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlğı ve Milletvekilliği genel seçimlerinin yapılmasına iki hafta gibi kısa bir süre var. Öncelikle dört Cumhurbaşkanı adayının ve Türkiye Büyük Millet Meclisi 600 milletvekilinin belirleneceği 14 Mayıs Pazar günü yapılacak genel seçim için seçime katılacak tüm adaylar ve partiler alanlardaki propaganda faaliyetlerini coşkuyla sürdürüyorlar.
Yazıyı yazdığım bugün, Türkiye genelinde iki çoşkunun meydanlara yansıdığı çok özel kalabalıkların buluştuğu bir gündü.
1 Mayıs, İşçinin ve Emekçinin Bayramı Kutlu Olsun
14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin, Ülkemiz İnsanının Beklentilerine Çare Olması Adına Hayırlı Olmasını Diliyorum.