"Hocam, nedir bu Noel hikâyesi? Yoksa bizleri emperyalistler gizlice Hristiyanlaştırmaktalar mı?"

Öncelikle hepinizin yeni yılını kutlarım. 2020 yılı hepimiz için mutluluk, sağlık ve refah dolu bir yıl olsun.

Her yılbaşı geldiğinde AVM’ler ve mağazalar Noel Baba figürleri ve çam ağaçları ile dolar. Bu eğilim ülkemizde de her geçen sene artmaktadır. Mütedeyyin ve muhafazakâr birçok tanıdığımın evinde yapma çam ağaçları süslenmekte, “Noel Baba” bebekleri evin dört köşesine konmaktadır. Sorduğumuzda da, “Biz yılbaşını kutluyoruz, Noel’i değil!”, denmektedir. Hafta sonu ailecek gittiğimiz AVM’de de benzeri manzaralara şahit olduk. Milletimiz delice yılbaşı süsü satın almakta, kredi kartlarının limitlerini cömertçe doldurmaktadır. Ne diyelim, onlar için hayırlı olsun.

“Hocam, nedir bu Noel hikâyesi? Yoksa bizleri emperyalistler gizlice Hristiyanlaştırmaktalar mı?” Bu sorunun cevabı kısaca şudur: Noel Bayramı Hristiyanlar için bizdeki Mevlid Kandili’ne benzer. Ancak arada yine de büyük bir fark vardır. Biz Mevlid Kandili’nde Peygamber Efendimiz’in doğumunu kutlarken, onlar Tanrı’larının doğumunu kutlar. Çünkü –birkaç istisnai Kilise haricinde – Hristiyanların çoğuna göre Hz İsa (Hâşâ) bizatihi Tanrıdır. Emperyalistler bizi Hristiyanlaştırmak değil, ama söğüşlemek, ceplerimizi boşaltmak istemektedirler.

NOEL BABA, AYA NİKOLA VE ODİN

Hristiyan itikadındaki bu önemli günde Noel Baba’nın yeri nedir? Aslında Noel Baba’nın bugün anlaşıldığı gibi bir yeri Hristiyan akaidinde yoktur. Yani kutuplarda karlar içinde yaşayan, geyiklerin çektiği kızağı ile havada uçarak Noel gecesi evlere bacadan girip çocuklara hediye dağıtan bir Noel Baba figürü Hristiyanlıkta yoktur. Bu yirminci yüzyılda Amerikan kapitalizminin ürettiği bir hayaldir. Ama bütün medya kanallarında reklamlar, Hollywood filmleri ve benzeri yollarla bir yüzyıl içinde bu hayal o kadar gerçekleşmiştir ki, artık bırakın sadece Hristiyanları, Müslüman, Yahudi, Budist ve Hindu çocukları da Noel Baba’ya paragöz Amerikalıların baktığı gibi bakmaktadır. Bu ise bütün dünyada yaygın bir Noel Baba ve Noel ticareti, kazanılan milyarlarca dolar demektir.

“Hocam, gerçekten yok mu böyle bir Noel Baba yani? Sadece siz mi doğruyu biliyorsunuz?” Evet, gerçekten de bir Noel Baba vardır. Bu Noel Baba Hristiyanlıktaki önemli ruhanilerden Likya (Bugünkü Antalya ili) Piskoposu Aziz Nikolaus’dur. Biz de daha çok Rum vatandaşlarımızın telaffuzunca Aya Nikola olarak bilinir. Antalya’nın Demre ilçesinde mezarı bulunan bu Aziz Nikolaus, öyle saçlı sakallı, kürkler içinde ve geyikleri olan bir tip değildir. Zaten böyle olması da mümkün değildir çünkü Antalya nere, kar ve ren geyikleri nere? Hemşehrimiz olan gerçek Noel Baba Aya Nikola, üstünde bir keşiş entarisi ayaklarında sandaletler olan erken dönem bir Hristiyan keşişidir. Fakirlere ve yetimlere yardım etmesiyle meşhurdur. Birçok Hristiyan ülkesinde, bu yüzden, Aziz Nikolaus çocukların ve fakirlerin koruyucu azizi olarak bilinir. Bugün Antalya Demre’ye giderseniz Hristiyan turistlerin gelip ziyaret ettiği müzeye dönüşmüş mezarını da görürsünüz. Ancak yine bizim ülkemizin çarpık yapısından kaynaklanan trajikomik bir sahneyle de karşılaşırsınız. Gerçek Aya Nikola’nın heykeli buradan bizim en hakiki yerli ve milli belediyemiz tarafından kaldırılmış onun yerine plastik bidondan devasa bir Noel Baba figürü konmuştur. Cehalet mi, saflık mı, kurnazlık mı, hamâkat mi? Ne diyelim bilemedim…

Pekiyi bu ren geyikleri ve kara kış dekoru içinde saçı sakalı birbirine karışmış ve hırsız gibi evlere kapıdan değil bacadan giren bu Noel Baba imajının kaynağı nedir? Barbar Germen mitolojisidir. Bütün Nordik – Germanik toplumların ortak dininde 12 tanrılı panteonun tepesinde çok bilinen ismiyle gök ve savaş Tanrısı Odin yer alır. Almanca’da Wotan, eski İngilizce’de Woden olarak bilinen bu Tanrı yeryüzünde beyaz ve uzun sakalı ve kürklerle kaplı kıyafeti ile dolaşır. Her yıl Aralık ayında Odin’in gökte sekiz ayaklı atı Sleipnir’in sırtında uçarak bir av partisine katıldığına inanılırdı. Çocuklar Sleipnir’in yemesi için ayakkabılarının içine darı, havuç ve şeker koyarak bunu şömine başına bırakırlardı. Odin de bu çocukları ödüllendirerek ayakkabılarının içine hediyeler koyardı. Bu ritüel bugün aynen uygulanmaktadır; sadece ayakkabıların yerini çoraplar almıştır. Barbar Germen kavimleri ve kuzeyli barbar Vikingler Hristiyan olduktan sonra bu ritüelleri sürdürmüşler ve bunu Aya Nikola’nın gerçek hikâyesi ile harmanlamışlardır. Yirminci yüzyılda ise, bu imaj, ABD’nin paragöz firmaları ve kültür emperyalizmi politikaları vasıtasıyla bugünkü haline ulaşmıştır.

Pekiyi biz ne yapalım? Bırakalım çocuklarımız Noel Baba ile mi büyüsünler? Hayır… Bizim Noel Baba’dan daha güzel, daha gerçekçi ve daha cazip bir kahramanımız var. Onu öne çıkaralım.

GEYİKLİ BABA

Aşıkpaşazade tarihinde anlatılan Anadolu erenlerinden biridir Geyikli Baba. Aslen Horasanlı olduğu bilinen Geyikli Baba, Aşıkpaşazade’de geçen kendi ifadesiyle “Baba İlyas-ı Horasanî halifesidir, Seyyid Ebu’l Vefa tarikindendir.” Geyikli Baba dağlarda geyiklerle yaşayan, geyik postundan giysiler giyip geyik sütünden kımız yapıp içen bir Rum Abdalıdır. Bütün o dönemin Türkmen şeyhlerinde olduğu gibi Kalenderi Hayderi gelenekten gelip Vefâî’liğe bağlanmış olmalıdır. Ertuğrul Gazi’nin alpı, Osman Gazi’nin yoldaşı ve Orhan Gazi’nin akıl hocası Turgut Alp’in de şeyhidir. Bursa’nın fethine abdallarıyla birlikte katılıp bugün Uludağ’ın yamaçlarında olan Kırk Kilise mevkiini fethetmesi ile ünlüdür. Bu yüzden Orhan Gazi kendisine mal ve mülk verecek olmuş, o ise reddetmiş ve sadece dervişleri için bir zaviye yapacak yer talep etmiştir. Orhan Gazi de, Geyikli Baba’ya Bursa’nın İnegöl ve Kestel ilçeleri arasında kalan Uludağ’ın doğu yamaçları üzerinde bugün Baba Sultan köyü olarak bilinen mevkii vakıf olarak vermiştir. Bugün Baba Sultan köyüne giderseniz Geyikli Baba’nın türbesini, dergâhını ve mescidini ziyaret edebilirsiniz. Bütün bir ovaya hâkim manzaradan 800 yıllık dev çınarın altında “vatanın fatihi cetlerimizle” beraber yaşarsınız.

Geyikli Baba dervişleriyle beraber imece halinde zaviyesi etrafındaki toprakları ekip biçen, ihtiyaç fazlası ürünleri fakir fukaraya dağıtan, o bölgedeki Türkmenleri yerleşik hayata döndüren, Hristiyan Rumları da İslâm’a sokan, çocukların, yetimlerin ve muhtaçların babası olan bir ulu zât idi. Aşıkpaşazade’de geçtiğine göre Bursa ve bölgesinde 800 yıl civarında yaşı olan dev çınar ağaçlarını o ve abdalları dikmiştir. İnsanlara Allah inancını ve sevgisini camiden vaazla değil, yaşayarak bizzat kendisi göstererek aşılamıştır.

Sadece Geyikli Baba mı? Bizim bu topraklarda medeniyetimizin temelini atan, Anadolu hümanizmini insan kalplerine bir nakış gibi dokuyan, paylaşımcılığı, dayanışmayı bir hayat tarzı olarak sunan nice alp erenlerimiz var. Adamların tarihi o kadar fakir ki, tarihte olmayan hayali tipleri kahramanlaştırıyorlar. Bizim çok vatanperver, muhafazakâr ve millici insanımız ise kendi gerçek kahramanlarını unutup bu çakma kahramanların peşine düşmektedir. Netice itibarıyla, Türk insanı son otuz yılda ciddi bir refah artışı ile yaşam kalitesini yükseltmiştir. Ama manevi açıdan, düşünsel ve kültürel açıdan bunu iddia etmek mümkün değildir. Kendi köklerinden kopan bir milletin ne kadar çok kredi kartı olursa olsun yaşayabilmesi mümkün değildir.