Bugünlerde çevremde kime baksam, ilk kullandıkları ifade “Mutsuzum.” Sebebini, nedenini sorduğumda bir cevap veremeyen insanlar topluluğuyla karşılaşıyorum. Aile hayatında, sokakta, yolda küçücük sebeplerle birbirine olumsuzluk aktaran, kavga çıkarmaya çalışan insanlar…

Tartışma ve kavgaların sebeplerine baktığınızda, küçücük gerekçeler sunuluyor. Sadece bu sebeplerden dolayı bu denli büyük tepkiler, öfke patlamaları ve gerilimler gerçekten olağandışı.

Kendiyle barış imzalamamış, içindeki kavgalarını ve anlaşmazlıklarını çözemeyen insanlar, bu çatışmaları dışarıya ve başkalarına aktarıyor.

Dış dünyayı gözlemlerken kendi gerçeğinden uzaklaşan, sorunlarıyla yüzleşmeyen ve çözüm adımları atmayan birey, iç dünyasındaki bu iletişimsizliği çevresinde gördüğü herkese mutsuzluk ve kavga olarak yansıtıyor. Bir an düşünün: Sadece çayınız birkaç dakika geç geldi diye eşinize nezaketsizce davranmak; sizinle aynı görüşe sahip değil diye farklı bir siyasi görüş mensubuna hakaret etmek; farklı bir takımı tutuyor diye yakın bir arkadaşınıza incitici sözler söylemek; trafikte birkaç saniye daha geç ilerlediğiniz için başka bir araçtaki insanlara saygısız davranmak… Örnekler elbette artırılabilir.

Her zaman bir iddiam var: İnsanların mutsuz olması için elbette birçok haklı gerekçesi var. Yaşam şartları, hayatın zorlukları, önlerine çıkan engeller… Ancak bilmeliyiz ki bu zorluklar hiçbir zaman tamamen bitmeyecek. Kapitalist sistemde biraz daha para kazandığınızda anlık mutluluklar yaşayabilirsiniz. Şehirleri, caddeleri ve sokakları mimari tasarımlı güzel binalarla inşa edebilirsiniz. Buraya kadar her şey güzel görünebilir. Ancak içinde mutlu ve huzurlu insanların olmadığı hiçbir şehir, hiçbir ülke bize gerçek mutluluk sunamaz. Birbirine olumlu aktarımda bulunan, saygıyı, nezaketi ve hoşgörüyü yansıtan bireylerle ancak güzel bir evreni, ülkeyi ve şehri yaşayabiliriz. İnsanların bu iletişimsizlik hali ve ayrıştırıcı, kavgacı tutumu hepimize fazlasıyla zarar veriyor.

Kime sorsam, herkesin aradığı şey huzur; ama huzuru yansıtmak adına hassasiyet gösteren insan sayısı çok az. Kaosun, kavganın, gerilimin prim yapmasına biz fırsat tanıyoruz. Reyting uğruna medyada gerilime fırsat veren de biziz. İnsan hayatı kıymetlidir; hayat, kavgayla ve nefretle sürdürülmeyecek kadar kıymetli. Yazdıklarımız her gönüle dokunmasa da anlayışın ve hoşgörünün hatırlatıcısı olacağız.

Çevremizde bağıran, küfür eden insanlar görmek istemiyorsak, biz güzelliğin, muhabbetin, saygının ve iletişime açık olmanın savunucusu olacağız.

Yazının sonunda bir kez daha hatırlatmak isterim: Ailenize, çevrenize ya da yolda hiç tanımadığınız insanlara nezaketle davranmaya başladığınızda, bunun en çok size, ruhunuza iyi geleceğini göreceksiniz. Bu coğrafyanın, medeniyetin saygın insanlarının kendisine yakışır şekilde davranması umuduyla…